YALAN ÜZERİNE… (2)
Üniversite yıllarım, gerçeği, doğruyu, iyiyi, güzeli arayan arkadaşlarımla birlikte bu "yalan dünyayı" değiştirmek için çabalamakla geçti. Aradığımız her gerçek karşımıza polis copu, jandarma dipçiği, sıkıyönetim bildirisi, gözaltılar, tutuklamalar, yargılamalar, saldırılar olarak çıkıyordu. Doğruyla yanlışın, gerçekle yalanın mücadelesinde her gün insanlar ölüyordu.
Çocukluğumda bana, her koşulda doğru olmayı öğreten annem, artık benden esnek olmamı istiyordu. Birçok insanın başına gelenleri duydukça, benim de başıma gelebileceklerden ürken kadıncağız, sahtekârlar düzenine boyun eğer gibiydi. "Sahtekârlara, karşı çıkma, onların yalanlarını yüzlerine vurma" demiyordu ama öyle olursam başıma bir şey gelmeyeceğini düşünüyordu. Yalana karşı çıkmamanın da yalancılık olduğunu düşünse de artık bunu umursamıyordu. Anacım, biricik oğlunu yitirmektense, yaşamı boyunca savunduğu değerlerden vazgeçiyordu.
Ceza Yasası "sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü..." diye başlayan ünlü maddeleriyle sınıf egemenliğini yasaklıyordu ama ülkede “sınıf tahakkümü” yüz yıllardır sürüp geliyordu. Yasaların muradı sınıf egemenliğini yasaklamak değil, egemen sınıfın değişmesini engellemekti ve bu önlem ustaca ifade edilmiş bir yalanla yasaya yerleştirilmişti.
Egemenlerin iktidar güvenliği hafiften sarsılır gibi olursa, ilan edilen sıkıyönetimle devletin etkin güçleri yardıma koşuyor ve toplumu hizaya sokuyordu. Yalanla yoğrulmuş sahtekârlar düzenine uyum sağlamış büyük çoğunluk, etkin güçlerin karşısında hemen esas duruşa geçiyordu. Eğilip bükülmeyen, her yalana karşı çıkan ve doğrudan yana dik duran insan yok denecek kadar azdı.
TBMM'nin duvarında "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" yazıyordu ama ne meclisi oluşturanlar ne de millet bu güzel sözün değerinin farkındaydı. Sözü edilen egemenlik, tarih boyunca hiç gerçek olmamış; algılanışı, belli aralıklarla yapılan seçimlerin ötesine geçmemişti.
Ulusun büyük çoğunluğunun kiracı, egemen azınlığın mal sahibi yerine konulduğu ülkede bu sözü kim umursardı ki!
İşte bu “mal sahiplerinden” birileri, “ulusal egemenliğe, demokrasiye, Atatürk ilkelerine, insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkma” yalanlarıyla,........
© Sonsöz
