AH ŞU OKULLAR OLMASA!
Bu söz, II. Meşrutiyet Dönemi’nde iki kez Maarif Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı) görevine getirilen Emrullah Efendi’ye ait. Şaka yollu söylendiği bilinse de, Türkiye eğitim tarihine ironik bir özdeyiş gibi kazındı.
Asırlar geçti, ama bu cümle hâlâ hatırlanıyor, hâlâ tartışılıyor.
Günümüz Türkiye’sinde ise, Emrullah Efendi'nin mizahi tespitine benzer bir durumun adım adım gerçekleştiğini söylemek, abartı sayılmamalı.
Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, AKP Grup Toplantısı öncesinde yaptığı açıklamalar kamuoyunda yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Bu açıklamanın ardından gözler, bu değişimin gerekçelerine ve arka planına çevrildi. Gerekçe olarak ise öğrencilerin artan devamsızlık oranları ve düşen lise eğitim kalitesi gösterildi. Ancak bu açıklamalar, kamuoyunun önemli bir kesimini ikna etmekten oldukça uzak kaldı.
Eğitim-Bir-Sen’in yaptığı araştırma da bu değişim sürecine zemin hazırlayan argümanlardan biri olarak öne çıkarıldı. Sendikanın 36 bini aşkın öğretmen, öğrenci ve veliyle yaptığı çalışmaya göre, zorunlu eğitimin mevcut 12 yıllık süresinin kısaltılması gerektiği sonucuna varılmış.
Öne sürülen yeni modeller arasında; liselerde “2 2” (2 yıl zorunlu 2 yıl isteğe bağlı) ve “3 1” (3 yıl zorunlu 1 yıl hazırlık) gibi esnek sistemler bulunuyor. Ayrıca, “Yaş Modeli” adı altında 16 yaşına gelen öğrencilerin diploma alabilmesinin önü açılmak isteniyor.
Ancak bu önerilere dair temel sorun şu: Eğitim-Bir-Sen’in yaptığı........
© Sonsöz
