menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şiddet çağı

32 1
08.02.2025

Düzenleri aslına döndü. Avrupa’da ve ABD’de “demokrasi” varsayımına dayalı bütün kurumların içini boşaltmışlardı. Şimdi geride kalan boşları da kaldırıp atıyorlar. Ölçüsüzlük ve kuralsızlık çağı başkanı adı lazım değil Trump’ın, İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu hakkındaki tutuklama kararından dolayı Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yaptırım uygulaması buna örnektir. Türkiye’deki Anayasa Mahkemesine döndürdüler hepsini. Mahkemesi var ve fakat yasası yoktur. Çıplak bir inanç ve vahşi bir şiddetle karşı karşıyayız artık.

Peki eskiden bu kurumlar işliyor muydu? BM Genel Kurulu, 1975’te, “Siyonizm ırkçılıktır” diye bir karar almıştı. ABD önüne geçti, kararın kadük kalması için elinden geleni yaptı. Sonunda da kaldırtmayı başardı. “Demokrasi ve insan hakları” soğuk savaş için uydurdukları iki mitten ibaretti. Şimdi kapısına kilit vurdukları USAID aracılığıyla fon yağdırdıklarının listesine bir bakın; tamamı demokrasi ve insan hakları alanındadır. Çünkü USAID “komünizmle mücadele” aparatıdır; fonladıkları demokrasi ve insan hakları da komünizmle mücadele silahları. Beslediler, büyüttüler ve şimdi terk ediyorlar. İhtiyaç kalmamıştır. İhtiyaçları çıplak bir inanç ve vahşi bir şiddetten ibarettir. “Hıristiyan karşıtlığına karşı görev gücü” zamanı şimdi. Şeriata uymayanı kovalayacaklar. Çıplak şiddet dönemidir.

***

Şiddet, mağdurun bedensel bütünlüğüne, varlıklarına veya kültürel değerlerine yönelik saldırının adıdır. Kelimeyi, “şdd”, Arapçaya borçluyuz. İçinde cinayet, yaralama, dayak, tecavüz, rehin alma gibi fiziksel; saldırganlık ve tehdit, küfür, ayrımcılık, hakaret gibi duygusal saldırılar var. Bir kurulu düzen tarafından uygulanan baskıları, savaşı, terör ve işgalleri, sistematik yoksulluğu da buna ekleyebiliriz. Eskiden, şiddet hali, kuraldan bir sapmaya karşılık geliyordu. Şimdi kural olmuştur.

Kapitalizmde sürekli bir durum olarak ortaya çıkan yapısal şiddeti tartışıyoruz. Çünkü şiddetsiz ayakta duramıyorlar. Çünkü varlıklarını sürdürebilmek için sürekli bir karşı devrimi örgütlemek zorundalar. Çünkü halkı her gün yeniden korkutmaları, yeniden sindirmeleri gerekiyor.

Kimse telaffuz edemiyor ama yoksulluk da bir şiddet biçimidir. Hem de şiddetin en acı vereni, en acımasız olanıdır. Bu durumda yoksulluğu varsılların, sermaye sınıfının, halka karşı örgütlü ve sürekli bir şiddeti saymamızda sakınca yoktur. Şiddetlerinde bir karşıdevrim var. Ama şiddet şiddeti doğurur, şiddetin doğurduğu şiddete de devrim diyoruz.

***

Hiç tartışma götürmez, dinlerinde de şiddet var. Şiddetlerini dinle beslemeleri bundan dolayıdır. İslam’ı ise dinlerin en şiddetlisi olarak biliyoruz. Bu inanç Emevîlerin ve Abbasilerin elinde bir fetih ideolojisine dönüştürülmüştü. İnancın cihatla özdeşleşmesi bu nedenledir. Burada, cihatsız inanç mümkün değildir.........

© soL