menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ramazan vaazı

49 26
01.03.2025

“Emniyet verilerine göre, Ramazan ayında hırsızlık, gasp, kapkaç suçlarının azaldığı görülüyor. Bu da hırsızların Müslüman olduğunu gösteriyor. Gavur olsa bu suçlar durmaz devam ederdi.” Meşhur Nakşi-Halidi ulusu Cübbeli Ahmet Hoca, 2011 yılında verdiği bir vaazında söylüyor bunları.

Diyanet kaynaklarına baktım “vaaz” ne demekmiş diye. “Bir topluluğa dini ve ahlaki konularda nasihat etmek, dinleyenlerin kalplerini iyiliğe ısındıracak sözler söylemek, öteki dünyada ödül ve cezaya dair bilgiler vererek teşvik ve ikazda bulunmak”mış. E bu durumda yukarıdakini vaaz değil, bir tür analiz sayabiliriz. Hırsızların dindarlığı iddiası verilerle ispatlıdır çünkü. İşlerine Ramazan’da ara vermekte, sonra bıraktıkları yerden devam etmektedirler.

Yeni değil, cahiliye devrinden beri böyle bu. O zamanda da “haram” veya kutsal aylarda işlere son verilir, geçici barış ve huzur hüküm sürerdi. Sonra olağan aylara geçilir, cinayet ve yağma kaldığı yerden devam ederdi.

“Dini bütün” ve SADAT bağlantılı Üsküdar Üniversitesinin bir yayını buldum. Bu vaazın tezini doğruluyor. Oran da veriyor. Ramazan ayında suç oranları yüzde 15 ile 20 arasında düşüş gösteriyormuş. “Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü”nden Prof. Dr. Emine Yeniterzi, manevî aylarda suç ve suça eğilimin azalması yönünde beklentinin temelsiz olmadığını, çünkü Ramazan ayında beş duyu organının beşinin de haramdan uzak durmak üzere terbiye edildiğini söylüyor. “Duyu terbiyesi” nedir bilmiyorum, aç kalmanın etkilerinden bahsediliyor belli ki. Ama veri buysa, suçluların en az yüzde 15-20’si “işlerine” ramazan vesilesiyle ara vermektedir. Demek ki oruç tutmak insanların suç işlemeyen insanlar haline gelmelerine yetmiyor. Öyle olsa bu suç oranları diğer aylarda da düşmüş olarak kalırdı.

Sadece hırsızlık veya gasp değil, Ramazan’da içki tüketimi de büyük oranda düşüyormuş. Bu da demek ki oruç tutanların çoğu olağan ayların içicisidir.

Bu veriler inancın da şişede durduğu gibi durmadığını gösteriyor. Toplumun tamamını kapsayan standart bir dini davranış yok. Herkes kendi meşrebine göre inanıyor, herkes kendince bir din tarif ediyor. “Vaizler ne diyor” diye dönüp bakmıyor demek ki.

İyi ki bakmıyor. Yoksa bu mütevazı oranlarda altından kalkamayacağımız bir patlama olurdu. Din kimi suçtan alıkoyabilirmiş ki?

***

Suçludan önce suç vardır! Hırsızlık mülkiyeti varsayar çünkü. Suç mülkiyettir, hırsız ise onu edinmek için geç kalmış sıradan bir suçludur.

Çok çaldılar ve çok zenginleştiler. Çalanlar çoğaldığı için halkımız derin bir yoksulluğun içine itildi haliyle. Elde yok avuçta yok. Diyanet İşleri Başkanlığının, yoksul Müslümanlara verilmesi gereken fitrenin, asgari ücretli ve emeklilere de verilebileceğini duyurduğu günlerde, İstanbul’da trafik kurallarını alt üst eden “çakarlı” bir lüks araçla ilgili haber düştü gündeme. Lüks aracın kullanan kişi yukarıdaki vaazı veren vaizin kızıydı. Haber duyulunca çakarın ışığı söndü,........

© soL