Özgürlük ve Demokrasi Bildirisi
“İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi” 1789 Büyük Fransız Devrimi'nin ardından yayımlandı. Fransa’nın yoksulları, monarşiyi devirmişler, kralı giyotine, kiliseyi öteki dünyanın sınırlarına göndermişler, bu yolla eşit ve özgür olmuşlar ve insanlaşmışlardı. Ümmetin, kulun, tebaanın “insanlığından” söz edemeyiz. İnsan olmak için özgür ve eşit olmak şarttır. Önünde ve arkasında devrim var.
İnsanlar doğuştan özgür ve eşittir, zulme direnme hakkı vardır. Egemenliğin kaynağı tanrı değil halktır, kişi ve grupların elinde bulunamaz, ondan doğan yetkileri de halk kullanır. Devleti idare edenler halka karşı sorumludur, halk tüm kamu görevlilerinden hesap sorma hakkına sahiptir. Hiç kimse dini ve sosyal inançları yüzünden kınanamaz. Mülkiyet kutsal ve dokunulmazdır… Bunlar bildirgenin söylediklerinin özetidir.
Eski düzenin bütün değerlerini dinamitleyen bildiri kâğıt üzerinde kalmadı, 1791′de kabul edilen Fransız Anayasası'na önsöz olarak eklendi. İnsan, cumhuriyet ile birlikte kayda geçirilmişti.
Demek ki hakları olan insan ile cumhuriyet arasında da kopmaz bir bağ var. Devrimin yıktığı monarşi ise kurduğu laik cumhuriyettir. Yurttaşlık ve tabii yurttaşın insan olarak hakları bu yıkılışın ve kuruluşun getirisidir. Karşıdevrimde, cumhuriyetsizlikte ve laiksizlikte, insan hakkı bulamazsınız. Bunlar yıkılırken insan da dizlerini üzerine çöker, özgürlüğünü kaybeder, insanlıktan çıkar; tebaaya, kula, ümmete dönüşür.
***
Peki, güzel, ilerliyoruz ama kimdir bu hakları olan insan? Burjuva toplumunun üyesi olan bencil bireyin ta kendisidir. Emek gücünü satan “proleter” değildir o, başkalarının üretici yeteneğini ücret karşılığı kiralayan “burjuva” da değildir. Üretim sürecinden çıkmış, piyasada alıcı veya satıcı kılığında dolaşan toplumsal kimliğinden soyunmuş özgür bireye öyle ulaşıyoruz.
Demek ki insan toplumda bildiride durduğu gibi durmaz. Üretir, alır-satar, ücreti karşılığında üretici yeteneklerini devreder, üretirken özgürlüğünden vazgeçer, soyuttan somuta iner. Bildirgenin soyut insanının temeli piyasa toplumunun içinde devinen somut insandadır. O da burjuvalar ve proleterler olarak bölünmüş haldedir. Demek ki insan hakları dediğimizde, bencil insandan, toplum birliğinden kopmuş, yalnızlaşmış, yabancılaşmış, cemaatin bir üyesi olmaktan özgürleşmiş insandan söz ediyoruz aynı zamanda. Bu tür bir özgürlük, insanın eski toplumun bir parçası olmaktan çıkması ile, piyasa marifetiyle yeniden bir araya getirilip iktisadi bir birime dönüştürülmesi ile mümkün olabilmektedir.
Peki bu durumda ilerleme dediğimiz ne? Burjuva toplumunda siyasi özgürleşme, devletin dayandığı eski toplumun çözülmesi anlamına gelmektedir. Buna din toplumunun çözülmesi de dâhildir. Yani kapitalizm, din........
© soL
