menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

1924’ün aydınlığında

50 34
19.04.2025

“Son bir haftada Türkiye tarihi hızlanmıştır, bunu görüyoruz. Uyuyan dev 12 yıl sonra tekrar uyandı ve sokakları ele geçirdi. Halkımız kendinin olana el koydu ve işgalciler geri almak için çabalıyor. Hızlandırıcı bir mücadeledir.” Üç hafta önceki “Tarihin Hızlandığı Anlar” başlıklı yazı böyle başlıyordu.

Hızın iki önemli sonucu oldu. Daha geniş bir alanı görünür kıldı. Bu da hareketin yönünü sezmemizi kolaylaştırdı. Hızlananları ve durdurmak isteyenleri açık bir biçimde ortaya çıkardı.

O hızda bakıyoruz. Gördüğümüzü not ediyoruz. İçinden geçtiğimiz dönemin iki temel oyuncusu var. Birincisi, Saray ve onun etrafındaki “bileşenler”dir. İkincisi, oyuna zaman zaman dahil olmayı başaran ama sürekliliği sağlayamayıp oyundan, bir süreliğine, geri çekilen halk güçleridir. İki güçten, daha ayrıntılı bakarsak iki sınıftan, ibaretiz artık. Zenginler, sağ partiler, tarikatlar bir yanda, yoksullar, halk, işçi sınıfı diğer yanda. “Saray Partisi” ve “Halk Partisi” savaşmaktadır.

***

O netlikte devam ediyoruz. “Saray Partisi” büyük bir koalisyondur. Sadece AKP-MHP ve bir dizi önemsiz küçük partinin ortaklığından söz etmiyoruz. Bunun dışında başını büyük patronların çektiği sermaye sınıfı, TÜSİAD, var. Nakşi-Halidi tarikatı, bütün kollarıyla içindedir.

Yönlerini biliyoruz. Ülke sağı, yanına sermaye sınıfını ve tarikatları da alarak laik cumhuriyetin yıkıntılarında bir yeni rejim inşasına girişmiştir. Yeni rejimin temel yönelimi halkı ortadan kaldırmak, onu yeniden kula, tebaaya, ümmete dönüştürmektir. Son günlerde şiddetlenen savaşın esası budur. Saray ittifakı bunu gerçekleştirmek üzere hamle yapmakta, halk bu hamlelere aynı şiddetle karşılık vermektedir. Savaş 1924 yılında kilitlenmiştir.

Yer yer halkın kazandığı yönünde işaretler var. Tutuklamalardan sonra kayyım sadece bir belediye ile sınırlı kaldı örneğin. CHP’ye kayyım ise bir başka bahara ertelendi. Devlet Bahçeli’nin deyişiyle kayyım artık hem gereksiz hem de imkânsızdır. Böylece rejimin bir silaha dönüştürdüğü özel yetkili savcı-mahkeme saldırısı ile alan düzleme planı da bozulmuştur. Başka getirileri de var; Saray Partisi’nin bu hamleleri ile sokak özgürleşmiş, yeniden halkın inisiyatifine geçmiştir. Yaygın tutuklamalar “Silivri öcüsünü” etkisiz kılmış haldedir. Öyle ki lise öğrencileri bile Saray Partisi’nin saldırısına direnme becerisini kazanmıştır. Tarikatların MEB baltası olan bakan kılıklı gericinin saldırıları kendisiyle birlikte meşruiyetini kaybetmiştir. Artık bir bakan değil, milli........

© soL