Cumhuriyetçilik
Cumhuriyet/cumhuriyetçilik kavramları dünyanın her ülkesinde/toplumunda aynı anlam çağrışımlarını yapmaz. Fransa ve Türkiye gibi cumhuriyet düşüncesinin ve uygulamasının radikal bir aydınlanma devriminin içinde doğup geliştiği ülkelerde kesinlikle ilerici bir anlam taşır. Aralarındaki 130 küsur yıllık zaman farkına rağmen, her ikisinin de karakteri anti-feodaldir.
Cumhuriyet mevziisi bir kez kazanıldıktan ve halka mal olduktan sonra geri dönüşü yoktur. Yalpalamalar elbette olabilir; Fransa’da görüldüğü gibi geçici de olsa tekrar kraliyete dönülebilir, imparatorluk dönemleri yaşanabilir. Ama ne feodalizme geri dönülebilir ne de cumhuriyetçi ana yönelişten vazgeçilebilir. Burjuvazi süreç içinde cumhuriyetin devrimci karakterini aşındırmak için elinden geleni ardına koymasa da, emekçi sınıflar ve devrimciler sahiplendiği sürece cumhuriyetin devrimci özü yaşar; ve bir gün emekçilerin cumhuriyetine dönüşme umudu canlı kalır. Tıpkı Fransa’da II. Dünya Savaşı sırasındaki pro-Nazi ve teslimiyetçi geçici Vichy Hükümeti'nden sonra, savaş bitiminde komünistleri iktidara taşıyan süreç gibi. Ve bugün artık hiçbir siyasi akımın açık bir cumhuriyet ve aydınlanma karşıtı konumlanmadan harekete geçememesi gibi.
Türkiye’de, aydınlanma devriminin sınıfsal tabanının daha zayıf olmasına ve 1946 sonrasında ve özellikle 1980’lerde yediği tüm karşı-devrimci şoklara, dahası 2000’lerde Cumhuriyetin tam cepheden karşıtlarının uzun süreli iktidarına rağmen cumhuriyet düşüncesi yenilmemiştir. Cumhuriyet kurumlarını esas itibariyle tasfiye etmiş, kurucu ilkelerini alabildiğine aşındırmış bulunan 23 yıllık dinci-despotik rejim, yurttaşların büyük bölümünün sahiplendiği cumhuriyeti ve kurucu önderini yenememiştir. O kadar ki, kendi çekirdek seçmenlerinin en azından yarısında bile bu sahiplenme sürmektedir. O nedenle Cumhuriyetin 100. yıldönümünde, 2023’te, seçimleri yeniden kazanmalarına rağmen nihai zaferlerini ilan etme başarısına erişememişlerdir. O kadar ki, henüz 10 ay sonra, 31 Mart 2024’teki yerel seçimlerde “birinci parti” konumunu dahi yitirmek durumunda kalmışlardır. Bu, onlara, tükenişin son evresine girdiklerini göstermiştir. Sonrasında toplu bir nihai saldırıya geçmelerinin birinci nedeni budur. İkinci nedeni ise, siyasi ve adli sicillerinin iktidarı bırakamayacak kadar kabarmış olmasıdır.
Türkiye’de tarihi olarak en eski cumhuriyet karşıtları, kökleri Osmanlı’ya çıkan ama 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşundan itibaren örgütlenen siyasal İslamcılar olmuştur.........
© soL
