menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yalnız farenin kafesi

20 5
21.01.2025

Kafesinde, yaşamak için ihtiyaç duyduğu her şey vardı farenin.

Bir mama kabı ve bir koşma tekerleği vardı mesela. Tekerleğe binip koştukça, dışarıya bağlı bir borudan kabına mama doluyordu. Tekerleği döndürdüğü her tur için bir lokma. Boş mama kabına düşen mamaların tıkırtısını duydukça daha hevesle koşuyordu fare. Mamaları yanaklarını doldura doldura nasıl yiyeceğini, sonra tok karnına nasıl uyuyacağını hayal ediyordu.

Tekerleği kafesin dışındaki bir üretece bağlıydı. Kendisi için bir kap mama ürettiğinde, onu kafese koymuş efendileri için on kap, yirmi kap mama üretmiş oluyordu. Ama bunun farkında değildi fare. Bilmiyordu ama koşuyordu.

Ne var ki, bazen farenin tekerleği kilitleniveriyordu. Ne kadar koşsa dönmüyor, kabına mama dolmaz oluyordu. Böyle zamanlarda çaresiz, efendilerine yakarıyor; yeterince hızlı koşmadığını bildiğini, kilidi açarlarsa daha hızlı koşacağını söylüyordu.

Kafesinde yalnızdı fare, ama türünün tek örneği değildi. Milyarlarca fare vardı dünyada, kafesler bitişik nizam dizilmişti. Her kafesin bittiği yerde diğerinin kafes başlıyordu. Ama, farenin nasıl çalıştığını anlamadığı bir düzenek sürekli kafeslerin dizilimini değiştiriyordu. Koşmayı bırakıp dışarı her baktığında sağındaki, solundaki, altındaki, üstündeki kafeslerde başka fareler oluyordu.

Fare zaman zaman bu komşularıyla konuşuyordu. Bazen birbirlerine tıslıyor, bazen kafes tellerinin arasından koklaşıyorlardı ama bu sosyalleşmelerin hepsinde gönülsüzdü; bugün komşu olduğunun yarın gideceğini, yerine tanımadığı bir başkasının geleceğini, onunla da üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri yaşayacağını biliyordu. Bu yüzden tekerleğinde koşmadığı, kabından mama yemediği ve uyumadığı zamanın çoğunu kafesinin tellerine asılı aynanın önünde geçiriyordu fare. Pür dikkat kendini inceliyor, her bir detay ve nüans üzerine kafa yoruyor, diğer farelerden ne kadar farklı olduğunu düşünüyordu.

Bir gün yaşlanacak, tekerleğini eskisi gibi hızlı döndürememeye başlayacaktı. Bunu bildiği için, bugün henüz sağlıklıyken çok koşup, kafesinin bir kenarına mama saklamaya çalışıyordu fare. Ama ne zaman biriktirdiği mamalara baksa, bir kısmı küflenmiş oluyordu.

Günler yılları kovalıyor, böylece yaşayıp gidiyordu fare.

***
Abartılmış hiçbir şey yok bu kıssada. Patron sınıfının hayal ettiği gelecek, kapitalizmin ütopyası böyle bir şey.

Tam olarak böyle yaşamıyorsak, bunun bir sebebi sermaye düzeninin henüz her bir insanı bu kadar yalnızlaştırabilecek derecede “gelişmiş” olmaması. Dünyanın her yerinde, emekçi insanların birbirleriyle kurduğu her sosyal ilişkinin yerine metalarla kuracakları tüketim ilişkileri koyamıyor. Çünkü bu metaların hepsinin öncelikle emekçilere satılabilmesi gerekiyor ve emekçi sınıfın emek üretkenliğinin düzeyi, bir yandan her bir emekçinin, böyle metalarla........

© soL