Medusa’nın Salı
İnsanın onu “insan” yapan en önemli becerilerinden biri tecrübelerini kayıt altına alma ve bunu, o tecrübeleri yaşamamış kuşaklara aktarabilme becerisi. Yüz binlerce yıldır toplumlar, kuşaktan kuşağa aktarılan öykülerle, mağara duvarlarına çizilen resimlerle ya da ciltler dolusu kitapla, ortak tarih anlatıları etrafında birleşiyor. Böylece toplum, sadece verili bir anda bir coğrafyayı paylaşıp orada bir ekonomik sistem çerçevesinde varlığını sürdüren insanlar topluluğu olmanın ötesinde, mensubu olan insanların ömürlerini aşan bir geçmişi de paylaşıyor.
Ve tabii ki, toplum sınıflara bölündüğünden bu yana toplumun tarihi de bölünmüş durumda. Kitapların, belgesellerin ya da okullardaki derslerin çoğu, tarihi egemenlerin işine gelecek gibi anlatıyor, hatta birbirleriyle mücadele eden egemen sınıf fraksiyonlarından her birinin kendine göre bir tarih anlatısı oluyor. Siyasette başarı kazanan ve böylece bugün devlet olma gücünü eline geçiren taraf, mutlaka kendi tarih anlatısını da egemen hale getirmeye, sadece bugüne değil geçmişe de egemen olmaya çalışıyor.
Öte yandan, kapitalizm emperyalist aşamasına ulaşıp çürümeye başladığından bu yana, egemen sınıfın kazanımlarının ezilen sınıflara şanlı ve onurlu zaferler olarak benimsetilmesi çok zorlaştı. Bugünün karanlığına gelen yolun öyküsü nasıl anlatılırsa anlatılsın zenginlerin alçaklığını, halk düşmanlığını saklamak ya da üzerine bir kutsallık örtüsü örtmek mümkün olmuyor. Bu yüzden egemenlerin tarih yazımı, giderek daha yoğun bir biçimde, olguların ölçüsüz biçimde çarpıtılmasına ya da düpedüz uydurulmasına dayandırılıyor. Bir yandan birbiriyle rekabet eden, diğer yandan da her biri halkı kendi uydurmalarına ikna etmeye çalışan yalancı egemenler; ele geçirmeye çalıştıkları tarihi parça parça ediyor. Kapitalizm toplumu yalnızca maddi eşitsizliklerle değil, ortak tarih anlatısını da bölüp parçalayarak çürütüyor.
Bugün içinde yaşadığımız karanlığın açıklamasını halkın şu ya da bu eksikliğinde bulmaya meraklı entelektüellerin tümü çok matah bir laf söylermiş gibi “Türk halkı balık hafızalı” diyor. Oysa ne kabahat halkta ne de Türk halkı özel olarak diğer halklara göre daha........
© soL
