‘Buenos Aires Motorlu Testere Katliamı’
Arjantin’de liberal Milei iktidarı bir yılını geride bıraktı ve pek çok kaynakta bir “ekonomik mucize” yaşandığından, liberal ekonomi ekolünün önerilerinin bir kez daha doğrulandığından bahsediliyor.
Bunu inceleyeceğiz, ama önce, bilimde mucizelere yer olmadığına göre, “ekonomik mucize” ne demek onu deşifre edelim:
İçinde yaşadığımız kapitalist toplum, bir “çatışan çıkarlar” toplumudur. Bir yanda sermayedar sınıf ile işçi sınıfı karşı karşıyadır; işçiler daha iyi geçim koşulları (yani daha fazla mal ve hizmetten faydalanabilme) derdindeyken sermayedar sınıf daha yüksek kâr oranları peşindedir ve bu da sermayedarlar için en temel maliyet kalemi olan ücretlerin olabildiğince düşük seyretmesini gerektirir. Diğer yanda ise sermayenin ekonomik çıkarları homojen değildir ve farklı sermaye öbekleri farklı devlet politikaları talep eder. Örneğin maliyetleri ulusal para birimi, kazançları döviz cinsinden olan ihracata yönelik sanayi ülkenin ulusal para biriminin döviz karşısında sürekli değer kaybetmesini isterken, sermayesini faiz yoluyla biriktiren finans kesimi yüksek reel faiz ortamı talep eder.
“Ekonomik mucize”ler, bir ülkede sermayenin en azından büyük bölümü arasında bir çıkar uzlaşması yakalandığı; buna ek olarak işçi sınıfının da ya politik yollarla bu uzlaşmanın kuyruğuna takılmaya ikna edildiği ya da şiddetle ezilip bir süreliğine aktif mücadele edemez hale getirildiği dönemlerde gerçekleşir. Bu dönemler tipik olarak ekonomik çöküşlerin ardından gelir ve sermaye mutabakatı da yeni kaynakların sermayenin kullanımına açılması ile oluşturulur. Bu kaynakların her zaman doğrudan doğruya daha düşük ücretler yoluyla fiili emek sömürüsünden çıkartılması ise şart değildir. Örneğin 2001 krizinin ardından 2002-2008 döneminde Türkiye’de ortalama reel ücrette büyük bir gerileme yaşanmazken1, hem özelleştirmeler hem de olağanüstü bir dış borçlanma furyasıyla sermayeye büyük yeni olanaklar oluşturuldu ve hem bu olanakları yaratarak sermaye uzlaşısını kuran hem de İslamcı ideoloji sayesinde işçi sınıfının önemli bir bölümünü bu uzlaşının kuyruğuna takan AKP iktidarı yerleşik hale geldi.
Bu notu düşelim ve devam edelim…
***
Javier Milei de Arjantin’in başına bir çöküş döneminin ardından geçti. Arjantin ekonomisi on yılı aşkın süredir krizdeydi2 ve Milei’nin başkan seçildiği Aralık 2023 seçimleri öncesinde enflasyon yüzde 200’ü aşmıştı. Ayrıca, 2001-2002 krizinden beri bir yandan sayısız emek karşıtı politik girişimle mücadele eden, diğer yandan da hiç istikrar kazanamayan ekonomik koşullarla boğuşan Arjantin halkı yorgun düşmüş; ayrıca geleneksel politik elitin yolsuzluklarından da bıkmıştı. Elinde motorlu testereyle gezip “devleti bununla budayacam” diye böbürlenen; “doları ulusal para birimi yapacam”, “merkez bankasının dibine bomba koyup patlatacam” ve benzeri vaatler üfüren ergen rock yıldızı kılıklı Milei, seçimi bu ortamda kazandı.
Liberalizmin böyle Hayekçi bir uç yorumu pek tabii ki, sermayedar sınıfın farklı kesimleri böyle bir çerçevede uzlaşamayacağı için, pratikte uygulanabilir değildi. Zaten Arjantin halkı da yorgundu, çıldırmamıştı. Milei başkanlığı aldı, ama parlamento çoğunluğu şöyle dursun, partisi seçimlerden birinci parti dahi çıkmadı. Dolayısıyla parlamentoda karmaşık bir koalisyon kuruldu ve........
© soL
