Yaygınlaşan parçalanma
Yalnız tek tek ülkeler, toplumlar, ulusal örgütlenmeler düzeyinde değil, ülke toplulukları ve uluslararası örgütlenmeler düzeyinde de dikkate değer bir parçalanma gözlemlenebiliyor. O kadar ki, zaman zaman, kimi düzeylerde bu bölünüp parçalara ayrılma gözlemini dillendirebilmek için paramparça sözcüğüne başvurmak bile çok da abartılı olmuyor.
Bu durumu nesnelerle örnekleyebilmek bakımından, kimsenin başına gelmesin, hızla yol alan bir otomobilin ön camının parçalanmasını düşünmek yararlı olabilir. Otomobilin hızı ve camın kalitesi gibi içsel, cama çarpan nesnenin sertliği ve büyüklüğü ile çarpma açısı gibi dışsal denebilecek nedenlerle bağlantılı olarak, camda bir iki büyük çatlağın ortaya çıkmasıyla da sonuçlanabilir olay, ama cam yerinde durmaya devam eder. Bu durum, kısa bir süre de olsa, yapıştırma ile idare etmeye izin verebilir. Ancak, camın kuraklıktan çatlayıp yarılmış toprak görünümü alacak kadar çok sayıda parçaya ayrılmakla birlikte her zaman unufak olup dağılmadığı bir sonucun “ucuz atlattık” demeyi haklı çıkarması da mümkün olabilir. Bu sonuncu durumda, eğer cam kendiliğinden dağılıp dökülmediyse, onun en az zarar verecek biçimde tümüyle dökülmesini sağlayıp hemen yenisini takmaktan başka çare yoktur.
Şimdi, nesneler yerine, insanlar ve toplumsal sınıflar ile onların yapıp ettiklerine bakarak sürdürelim.
Hemen hemen bütün toplumsal sınıflarda şu ya da bu ölçüde bir bölünmeden, bu sözcük o sınıflar adına fazlaca iyimserlik taşıdığı için biraz değiştirerek, basbayağı bir parçalanmadan söz etmek mümkün görünüyor. Egemen sınıfların bile hem nesnel konumları hem de tutumlarında zaman zaman şaşırtıcı farklılıklar ortaya çıkabiliyor. Yönetilen sınıflara gelince, onların nesnel durumlarındaki apaçık benzerliklere karşın, ülkeleri ve sınıfları ile ilgili çeşitli konulardaki tutumlarında daha da şaşırtıcı farklılıklar görülebiliyor.
Örnek olsun, Cumhuriyet tarihinin en uzun hükümet dönemi rekorunu kırmaya yaklaşan AKP, hep “tek başına” hükümet olma görünümü altında gönüllü ve gönülsüz koalisyonlarla işi götürdü. En az üçünü ayırt etmekte bir güçlük yok, ciddiye alınabilir itirazın da olacağı söylenemez. Birincisi, iktidar döneminin ilk yıllarında dilimizi alıştırdığımız AkParti-AsParti koalisyonudur. İkincisi, ilkiyle aşağı yukarı eşzamanlı olarak yürütülen, sonradan kendi resmi yakıştırmaları olan kısaltma ile söylersek, "Fetö" ile gerçekleştirilen koalisyon. Üçüncüsü, bir zamanlar kendilerine ağzına geleni söylemekten geri durmamış Bahçeli’nin partisi ile kurulan koalisyon. Bunların ilk ikisi parçalanarak sürdürülmüş ve ilki daha küçük, ikincisi daha büyük vartalar atlatılarak, o arada, belli bir “tecrübe” kazanılarak sonuçlandırılmıştır. Üçüncüsünün sürüp gittiği ise bilinmekle birlikte, henüz parçalanma görünümünden çok uzak ufak tefek olayların oluştuğuna ilişkin dedikodu ve işaretler hemen herkesin ulaşabileceği açık kaynaklarda yer bulmaya başlıyor.
Öte yandan, ilan edilmese, hatta gizlenmeye çalışılsa da açık gerçeklik durumundaki koalisyonlar bir yana, gerçek olamayacak kadar tek parça gösterilmeye çalışılan AKP’nin de öyle olmadığı, ilgisi ve bilgisi........
© soL
