Abartmak
Çok eskiden, bizim birkaç kuşak büyüklerimizin ğ’yi de yumuşatmadan “mübalaga” diye söyledikleri zamanlarda, onun yerine “obartma” denildiğini ilk kez üniversiteli ağabeylerimizden işitmiştik. Biz de liselilerdik. Nüfusu yirmi binin hemen altındaki bir il merkezi olan kentimizde onlardan tiyatro öğreniyorduk. Aslında oraların çocuklarıydılar ve tatildi şuydu buydu, her fırsatta kalkıp gelirlerdi. Biz de onları bekliyor olurduk. Tiyatronun sözsüz olanı diye bellediğimiz pantomim de öğrendiklerimizin arasındaydı. Bir de, elbette, sosyalizm öğrenimine giriş yapıyorduk; konuştuklarımız arasında öyle sayılabilecek konular hiç eksik olmuyordu. “Elbette”, diyorum; çünkü o zamanlar tiyatroya bulaşıp da solculuğa uzak kalmak pek mümkün değildi. Pat diye yazıverdiğim şu son cümlenin önünü arkasını doldurmaya kalksak, yazı hem çok uzar hem darmadağın olur. O yüzden burada keselim.
Keselim kesmesine de, deminden beri o zamanlar diye yineleyip duruyorum, o zamanların ne zamanlar olduğunu eklemeden geçmeyelim. Altmışlı yılların ortasına geliyorduk ve çok sonraları “görkemli altmışlar” demekten bu kadar hoşlanacağımızı bilmiyorduk daha.
Altmışlı yıllara “görkemli” sıfatını yakıştıranlar arasında yer almamla ilgili olarak o yirmi bin nüfuslu kentin biricik olmadığını eklemekle yetiniyorum. Ayrıca, yeri gelmiş sayılabilir düşüncesiyle, buradaki yazılarda, bilimsel incelemeden uzak durmakla birlikte o türün birincil gereklerine ters düşmemeye çalışmanın yanı sıra gerçekçilikten ödün vermeyen bir kurmacadan da kaçınmadığımı belirtmeliyim.
Şimdi, abartma ile devam edelim. Bunun sözcüğün bugüne kadar gelip “obartma”yı unutturarak genel kullanımda kalıcılaşmış biçimi olduğunu sanıyorum.
İki sözcüğe ilişkin yazılı kaynağın da ülkemizin her yanında halkımızın kullandığı sözlerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş, TDK yayını, 12 ciltlik Derleme Sözlüğü olduğunu öğrenmem için epey bir süre geçmesi gerekmişti. Andığım kaynak, büyük şairimiz Tevfik Fikret’in “kanun diye kanun diye kanun tepelendi” dediği unutulmaz dizesinden esinlenerek söylenirse, “Atatürk diye Atatürk diye Atatürk’le bağlantılı pek çok şeyin tepelendiği” 12 Eylül istibdadının saldırısına uğramış bu kurumun en önemli çalışmaları arasındadır bence.
Adı geçen kaynağa göre, “abartma”nın Gürün /Sivas’tan Yatağan/Muğla’ya, Bolvadin/Afyon’dan Sungurlu/Çorum’a, Kandıra/Kocaeli’den Eğridir/Isparta’ya kadar pek çok yörede halk ağzında bildiğimiz anlamda kullanımı saptanmıştır. “Obartma” sözü için de aynı kullanımın Çivril/Denizli’den Haymana/Ankara’ya, Bodrum/Muğla’dan Emet/ Kütahya’ya kadar değişik bölgelerde kayda geçirildiği belirtilmektedir.
İlk cümlede söz ettiğim büyüklerimiz abartmanın bir sanat yanının da bulunduğunu söyler, “mübalaga san’ati” dedikleri bir tür sanatsal anlatım aracının varlığı ile önemine değinirlerdi. Öte yandan, abartma........
© soL
