menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Seçimsizleştirme: Bir basamak daha atlandı 

66 37
26.03.2025

Geçen hafta bu köşede yayınlanan ve Türkiye’nin “seçimsizleştirme” diyebileceğimiz bir sürecin içerisinde olduğunu anlatan “Diploma, seçimsizleştirme ve sandığın sonu” adlı yazının bir yerinde şöyle deniliyordu:

Sürecin nasıl sonuçlanacağına dair henüz kesin bir şey söyleyemiyoruz; örneğin 23 Mart’ta CHP’de yapılacak ön seçimden önce diplomanın iptal edilmesi mi söz konusu olacak yoksa atılacak adımların zamana yayılması gibi bir strateji izlenecek ve diploma meselesi soruşturmalara eşlik eden sopalardan biri olarak İmamoğlu’nun tepesinde sallanmaya devam mı edecek, onu yakın zamanda göreceğiz.

Yazıyı soL’a yollamamın üzerinden sadece birkaç saat geçmişken İmamoğlu’nun diploması iptal edildi ve sorumuzun yanıtını bulduk. Ancak mesele bununla sınırlı kalmadı; bu sefer de yazının yayınlanmasından saatler sonra bir gözaltı operasyonu gerçekleşti ve sürecin sonunda İmamoğlu tutuklandı.

Böylece birkaç aydır adını “seçimsizleştirme” koyarak anlatmaya çalıştığım ve seçimlerin resmen iptal edilmemekle birlikte formaliteden ibaret hale geleceğini öne sürdüğüm süreçte en önemli merhalelerden biri daha aşılmış oldu.

İktidarın bu süreç için düğmeye 31 Mart seçimlerinden sonra bastığı artık çok daha net görülebiliyor. O seçimde AKP bir seçimden ilk kez ikinci olarak çıkmış, iktidarın artık büyük kentleri bütünüyle yitirdiği, oy verme yaşına gelenler de dâhil genç seçmenlerden yeterince oy alamadığı ve taşradaki tabanını da yitirmeye başladığı açık seçik bir şekilde anlaşılmıştı.

Dolayısıyla en büyük meşruiyet kaynağı sandık olan iktidar atık bu meşruiyetini yitirmeye başladığını da toplumun çoğunluğunun rızasını alamadığını da fark etmiş durumdaydı; bu bir hegemonya krizinin yaklaşmakta olduğunu gösteriyordu ve buna uygun adımlar atılması, yeni bir planın hayata geçirilmesi bir zorunluluk haline gelmişti.

Bu adımların atılabilmesi için öncelikle zaman kazanılması gerekiyordu ve muhtemelen bir anlaşma neticesinde ortaya çıkan “normalleşme/yumuşama” süreci bütünüyle bununla ilgiliydi. Özgür Özel CHP’si özellikle Şimşek programının yoksullaştırıcı etkisinin damga vurduğu 31 Mart’ın sonuçlarını iktidarın yaşadığı bunalımı derinleştirmek için kullanmadı; bunun yerine normalleşme adı altında seçimde ortaya çıkan öfke pasifize edildi, etkisizleştirildi.

İktidar ise o esnada Öcalan’la çoktan görüşmelere başlamıştı ve “iç cephe” söylemiyle birlikte ilk adımı atmak için Meclis’in açılmasını bekler haldeydi. Meclis’in açıldığı gün Bahçeli arkasında çözüm süreçlerinin etkili ismi Efkan........

© soL