menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gençlik gelecek 

51 26
16.04.2025

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin açıkladığı verilere göre 1 Nisan’da 17 yaşındaki çocuk işçi Yakup Taşar Antalya Gazipaşa’da çalıştığı işyerinde intihar ederek yaşamına son verdi.

7 Nisan’da yine 17 yaşındaki bir çocuk işçi olan Mehmet Özarslan Kayseri Sarıoğlan’da çalıştığı kum ocağındaki iş makinesinin yağ bakımını yaparken Kızılırmak nehrine düştü, cansız bedenine 26 saat sonra ulaşıldı.

13 Nisan’da 14 yaşındaki Suriyeli çocuk işçi Yusuf Mısri Konya Beyşehir’de sondaj kuyusu çalışması esnasında sondaj makinesinin borusunun yerinden çıkarak yüzüne çarpması nedeniyle hayatını kaybetti.

Ve 14 Nisan’da 14 yaşındaki çocuk işçi Abdurrahman Özkul çalıştığı plastik geri dönüşüm tesisinde makineye kaptırdığı kolunun omuz hizasından kopmasıyla yaşamını yitirdi.

Çocuk işçiliği, intiharlar, iş cinayetleri… Bunların hiçbiri tesadüfen yaşanmıyor, hepsi Türkiye’nin sermaye düzeniyle, hepsi Türkiye sermaye sınıfının çıkarlarıyla ilgili.

Türkiye’yi ucuz emek üzerinden ve ihracat temelli bir şekilde uluslararası kapitalizme eklemlemenin sonucu sadece düşük ücretler ve derin bir yoksullaşma değil, çocuk işçiliği, uzun çalışma saatleri, sendikasızlaştırma, güvencesiz çalışma, güvenliksiz çalışma ve iş cinayetleri oldu; kapitalizm Türkiye’yi devasa bir emek cehennemine dönüştürdü yani.

Bu tablo sadece “mavi yakalılar” için geçerli değil elbette; belki iş cinayetleri ile mavi yakalılar kadar sık karşılaşmıyorlar ama “beyaz yakalılar” da yaratılan emek cehenneminin bir parçası artık. Asgari ücrete yakınsayan maaşlarla, her an işten çıkarılma korkusuyla ve ağır sömürü koşullarına mahkûm edilmiş bir şekilde yaşıyor onlar da.

19 Mart sonrası sokağı açanların gençler ve özellikle üniversiteli gençler olması şaşırtıcı değildi bu nedenle; eğitimin çökertilmesi, her yere açılan apartman üniversiteleri, sefalet derecesine varan bir yoksulluk, mezun olunca iş bulamama kaygısı, liyakatsiz ve torpile dayalı mülakatları, iş bulunsa bile asgari ücret seviyesinde bir maaş…

O barikatlara yüklenilirken mesele ne tek başına İmamoğlu’ydu ne de ülkenin seçimsizleştirilme sürecine sokulması. Bunlar birer kıvılcım işlevi görerek ateşi tutuşturdu ama esas mesele bizzat yaşanan hayatlar, bizzat içerisinde yaşanan yoksulluk, bizzat iliklere kadar hissedilen bugünsüzlük ve yarınsızlıktı. Öfke oradan birikmişti ve açığa çıkmak için beklediği anı bulunca........

© soL