menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Azınlığın despotizmi, halk iradesi, yurttaşlık mücadelesi 

58 57
09.04.2025

Yurttaşlık Antik Yunan’dan bugüne asla basitçe aynı yurt üzerinde yaşamaktan ibaret olmadı; esas mesele seçme ve seçilme, yani siyasal yönetime katılma hakkıydı, dolayısıyla yurttaş olmak siyaset yapma hakkıyla ilgiliydi, yurttaş siyaset yapma hakkına sahip olan kişi demekti.

Egemen sınıflar bu hakkı hep mülkiyetle ilişkilendirdiler; ancak mülk sahipleri, yani kendileri siyaset yapma hakkına sahip olabilir, ancak onlar yönetebilirdi ve bu hak hep onların tekelinde kalmalıydı; mülksüz sınıflar ise bu hakka sahip olmak için binlerce yıl boyunca mücadele ettiler ve önemli kazanımlar elde ettiler.

Yani bugün seçme-seçilme, siyasal yönetime katılma hakkının ötesine geçip sosyal hakları da kapsayan yurttaşlığın kendisi de sınıf mücadelelerin bir neticesiydi ve halen de yurttaşlık, olmuş bitmiş, tamamlanmış bir şey değil, yurttaş olmak üzerine verilen mücadele iki taraf açısından da devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde iktidar tetikçilerinden biri, TRT’nin boykotu destekleyen oyuncuları işten çıkarmasına tepki gösteren yurttaşlar için “onlar vatandaş değil azınlık, onların dediklerinin bir önemi yok” diyordu.

Yıllarca “vesayetçiler, elitler, milli irade düşmanları vs.” diye feryat ettikten sonra İslamcıların 22 yılın sonunda memleketin en az yarısını yurttaş olarak kabul etmeme noktasına gelmeleri elbette ki ibretlik.

İslamcılar bir tür iç sömürge muamelesi yaptıkları bu topraklarda, çoktan azınlığa düşmüş olmalarına rağmen, deliliği andıran bir güç zehirlenmesiyle karşılarındaki milyonları kolaylıkla yurttaşlığın dışına atmaya kalkışabiliyor, onların en temel siyasi hakları olan seçme seçilme hakkını gasp etmeye kalkışmada herhangi bir beis görmüyorlar.

Türk sağı Demokrat Parti’nin 1946’daki “Yeter söz milletindir” sloganıyla girdiği seçimden beri, kendisini milletin ve milli değerlerin asli temsilcisi olarak sundu, “milli irade”nin kendisinde cisimleştiği yönündeki anlayışı da yerleştirmeyi başardı, kendilerine oy vermeyenler ise tıpkı bugün olduğu gibi milli iradenin dışındaydılar.

Bunun gerisinde esas olarak sandıkta kazanılan başarı vardı; Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi güçlerini çoğunlukçuluktan aldılar; çoğunluğun desteğinin, yani milli iradenin kendilerine her şeyi yapma hakkı verdiğine inandılar.

Ancak meselenin bir de diğer tarafı vardı. DP,........

© soL