Hakkı’nın hakkını kim çiğnedi?
Suriye’deki gelişmeler iki eksende sürüyor. Bunlardan birincisi sahada yaşananlar kuşkusuz. HTŞ yönetiminin ülkenin neresini ne kadar kontrol ettiği bir muamma. Özellikle Aleviler ve daha küçük ölçekte Şiilere dönük saldırılar devam ediyor. Bunlarla ilgili bir örüntü var. Silahlı ve maskeli birileri gelip Alevilerin azınlık olarak yaşadıkları yerlerde önceden belirlendiği anlaşılan evleri basıyor, bir ya da birkaç kişiyi kaçırıyor ve arazide infaz ediyor. HTŞ’nin sözde kolluğu ise birkaç saat sonra gelip “olayın HTŞ”yle ilgili olmadığını, faillerin soruşturulacağını” söyleyip gidiyor. Hipster sakallı yeni nesil ve “makbul” cihatçıların Batılı avukatları ise hemen yetişip bunların münferit hadiseler olduğunu söylüyorlar.
Arazideki bir diğer çatışma ise Lübnan sınırında yaşanıyor. Kaçakçılık yaptığı söylenen Şii gruplar ile HTŞ güçleri çarpışıyorlar. Hizbullah’ın meseleye dahil olup olmadığı ise çok net değil. Yukarıda sözünü ettiğim İsrail/ABD uzantısı çevreler Hizbullah’ın uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını ve bunu önlemek isteyen “iyi niyetli” HTŞ kuvvetleriyle çatıştığını ileri sürüyorlar. Bölgeyi biraz daha yakından bilenlerin iddiası ise, sınır bölgesinde gerçekten uzun yıllardır kaçakçılıkla iştigal eden kimi Şii grupların bulunduğu ancak bunların Hizbullah’la bir ilişkisi olmadığı, HTŞ’nin ise o bahaneyle Hizbullah mevzilerine saldırdığı yönünde.
İkinci ve daha dallı budaklı kol ise diplomasi. Suriye’nin başına getirilen Colani’nin Akepe Genel Başkanı’nın konuğu olarak Ankara’da ağırlanması iki rejim arasında en üst düzeyde ilişki kurulduğunu teyit etmiş oldu. Colani’nin dünyanın birçok ülkesi ve Türkiye’de aranan bir terörist olduğu gerçeği halının altına çoktan süpürüldü. Suriye’de kendisini Cumhurbaşkanı ilan eden Colani’nin Ankara ziyareti sırasında nelerin görüşüldüğü de bir muamma. Yandaş basına bakılırsa Türkiye’ye birkaç yerde askeri üs verilmesi dahi ele alınmış. Hava sahası da Türkiye’nin denetiminde olacakmış. İlk bakışta bunlar acıkmış tavuğun arpa ambarına dair düşleri olarak önemsenmeyip geçilecek lakırdılar gibi görünebilir.
Ben o kadar basit olduğunu sanmıyorum. Bu haberlerin köpüğünü ayırıp içeriğine dair fikir yürütmeye çalışmak daha doğru olur. HTŞ ve Colani’yi iktidara taşıyan uluslararası koalisyonun Suriye için yaptığı “master plan”da Akepe rejimine hangi işlevin verileceği tartışılmış olabilir. Bunların arasında HTŞ çetelerinin bir silahlı kuvvete yani orduya dönüştürülmesi mutlaka yer alıyor olsa gerektir. Ne de olsa Akepe bu konuda deneyim sahibi bir iktidar. O deneyimden söz etmişken Suriye Milli Ordusu denen yapının da HTŞ’nin ana gövdesini oluşturacağı bu silahlı kuvvete katılma kararını aldığını anımsayalım. Bu yeni “ordu”nun eğitiminin artık Suriye’de gerçekleşmesinin önünde bir engel yok. O halde belirli askeri üslerin TSK’nın eğitim merkezlerine dönüştürülmesi mümkündür. Ancak bu olgu ile “Türkiye’nin Suriye’deki hava üsleri” kurması arasında uzun mesafe var. Toparlarsak, Türkiye’nin Suriye’de eğitim amaçlı görünen bir asker varlığı bulunacak ancak bunlar hava üssü filan olmayacaktır. Hava sahası kontrolü ise çok uzaklarda bir hayal olarak kalır.
HTŞ ile SDG arasındaki görüşmeler de sürüyor. Her iki tarafın da çok sayıda amiri var. Bu amirlerinin en azından bir kısmının ortak olduğunu herkes biliyor.........
© soL
