menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Katı olan her şey

19 1
09.02.2025

Karmakarışık bir dünya, kafamın içi de karmakarışık. “Her şeyi yakala” (catch all) dürtüsü ile saçma bir koşuşturma içinde nefessiz ve bu durumun zorunluluğu olarak hedefsiz sürekli bir çember çiziyorum sanki. Bazen tekil “ben” bazen çoğul “biz” demek istiyorum. Çünkü bu durumun yalnızca beni sıkıştıran bir kerpeten olmadığını düşünüyorum. Her şey seyirlik hâle dönüşüyor, bunu gözlemliyorum hem çevremden hem de kendi yapıp etmelerimden. Bir kadın olarak ben John Berger’in dediği gibi “bakılma” ve “görülme” durumuna zaten yabancı değilim, toplumsal cinsiyet rolleri, toplumun dayattığı cinsiyetçi bakış ile büyürken içkinleştirdik kaçınılmaz olarak bu olguyu. Ancak bu kez sadece kadınlar değil, her cins ve cinsel yönelimden kişiler kendi özel dünyalarını çok fazla yansıtmak istiyor.

Osmanlı’nın son döneminde özellikle de Tanzimat edebiyatında yazılan romanlarda işlenen “kadınsılaşmış” erkek hikâyesi bir bakıma Batı karşısında gücünü yitirmek diğer yandan fazla batılılaşmak anlamı taşıyor. O günden bugüne öyle çok zaman geçti ki… Ama marjinalize edilen, eleştirilen ve monden bulunan durumların bir düstur hâline gelmesine tanık oluyoruz bugün.

Konuşulacak ve yazılacak çok şey var, şüphesiz.

Narsistlik mi? Evet, kendini fazlasıyla önemseme, kendinde her türden dayatmayı hak görme ve bu doğrultuda karşıdakini yönlendirme, başkası ile duygudaşlık kuramama, sığlık, böbürlenme… Bunun yanında yazık ki çok sık karşılaştığımız ve bugünün siyasetini de önemli ölçüde belirleyen kişinin yapıştığı kimlikler üzerinden var olma çabası.

Korkunç.

Bitmiyor dahası bu yapışılan kimlik........

© soL