menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yanıtsız sorular zamanı

10 11
08.03.2025

İsimsiz ve malum “sürecin” ilk göründüğünden daha geniş bir cepheye oturmasına tanık oluyoruz. İçinde rekabetin ve hatta mücadelelerin sürmesi, geniş cepheyle çelişmiyor. Sürtünme eşyanın doğası gereği sayılmalıdır. Bu kadar çok taraflı bir süreç tereyağdan kıl çeker gibi değil, olsa olsa ciddi itiş kakışlarla yaşanabilir.

İtiş kakış sözcüğünü topluma yayılan bir tartışmanın veya ilkeli pozisyonlar arası bir hesaplaşmanın alternatifi olarak anlayabiliriz. Süreç, ortaya sayısız sorunun dökülmesi ve bunların büyük ölçüde yanıtsız bırakılması üstünden evrilecek.

Normal denilen durumlarda bu bir tıkanma anlamına gelebilirdi. İçinde yaşamakta olduğumuz örnek, soruların yanıtsızlığı ve sonuçların belirsizliği altında ilerliyor…

Yanıtsız sorulardan birincisiyle tanıştık bile: Öcalan’ın çağrısı Suriye’deki Kürt hareketini kapsar mı kapsamaz mı?

Akla gelebilecek bütün yanıtlar masada! Açık seçik bir yere bağlanmasını beklemek nafile… Ne de olsa ABD-İsrail tarafının tutumunu açıktan, pratikte çiğnemek söz konusu olamaz.

Cephe ise geçtiğimiz birkaç günde ilginç genişleme emareleri gösterdi. 5 Mart’ta PKK Avrupa Parlamentosu önünde, başka örgütsel imzalar kullanarak eylem yaptı. Öcalan’ın mesajına, dolayısıyla örgütün dağıtılmasına sahip çıkan eylemde dillendirilen taleplerden biri, Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşmasıydı. Bir de Türkiye’nin AB’ye üye olması istendi.1 Eskiden de böyle bir “demokratikleşme” anlayışı vardı, ama esas olarak Ankara Batı’ya şikâyet edilirdi…

Eşzamanlı olarak, Trump’ın ABD ile Batı Avrupa arasındaki........

© soL