Reel sosyalizme ve moderniteye dair
Önceki günkü Öcalan çağrısının pratik çıktılarıyla burada ilgilenmeyeceğim. Bundan sonrasında çatışmalar biter mi, Kandil’dekiler nerede yaşar, bir tür af çıkar mı, DEM Erdoğan’ın olası anayasasını da demokrasi diye sahiplenir mi; bütün bunlar önemli tartışmalar. En önemli ve değerlisi de, onlarca yıldır on binlerce insanın hayatına mal olan, toplumsal yaşamı ve siyaseti esir alan savaşın bitmesi, bitip bitmeyeceği, bitmesinin bedeli…
Bunlar tartışılır, tartışacağız… Ama çağrının arka planıyla, dayandığı teoriyle çok daha az ilgilenileceğine eminim. Ben de bugünlük buradan tutayım dedim.
Hani “dakka bir gol bir” denir ya; paragraf bir, ilk gol reel sosyalizme!
Metin bilimsel bir görünümle başlıyor ve bize silahlı mücadele seçeneğinin belirli bir tarihsel bağlamda doğduğunu söylüyor. Tabii metin, bu bağlamı kabaca ve kısaca “kötü” buluyor.
Kötülükler sıralanıyor: şiddet, dünya savaşları, soğuk savaş, Kürt realitesinin inkârı, özgürlüklerin yasaklanması ve… reel sosyalizm!
Reel sosyalizm dediğimiz şey, 20.yüzyılın “realitesinde” olabildiği kadarıyla sosyalizmdir. Reel sosyalizm bu acımasız gerçekliğin, savaş üreten düzenin parçası değil karşıtıdır. 1917 Bolşevik devriminden başlatırsak reel sosyalizm emperyalist savaşa, onun yarattığı açlığa meydan okumuştur. Rusya’yı savaşın dışına çekmiş, yağmacıların bütün bölgemizi aralarında pay etme planlarını ifşa ve sabote etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nı bitiren, Britanya ve ABD’nin, Sovyetler Birliği’nin sonunu getirsin diye umut bağladığı Nazizmi Avrupa’dan süpüren, yine reel sosyalizmdir. Bugün Avrupa demokrasisinin kalbi zannedilip ikide bir kapısı çalınan Brüksel’de, bir zamanlar Afrika’dan getirilen siyah köleler sokakta teşhir ediliyordu. O sıralarda, ABD’de kapılara “köpekler ve zenciler giremez” yazılıyordu. Reel sosyalizm işsizliği bitirmiş, iş saatlerini kısaltmanın derdine düşmüş, kadının özgürlüğünü kâğıt üstünden gündelik yaşama taşımaya koyulmuştu. Özgürlüklerin baskılanmasıyla özdeşleştirilen reel sosyalizmde işçiler her yeni haftaya fabrikalarında dünyayı ve ülkelerini tartıştıkları toplantılarla başlıyorlardı. 20.yüzyılın emperyalist realitesine rağmen “yaptıklarımız”, eğitimden spora, ekonomik planlamadan teknolojik gelişmelere ve dahi ulusal soruna kadar her başlıkta, insanlığa gelecekte de kaynak kitap olarak hizmet edecektir.
Kapitalist-emperyalist gerçekliğin ortasında sınırlı işler kotarılabildi. Ama örneğin reel sosyalizmin barışçı politikaları ve önderlik ettiği dünya barış hareketi emperyalist saldırganlığı bir ölçüde dizginleyebilmişti.
Kürt realitesinin inkârına, reel sosyalizmin zerre katkısı yoktur. Ama Türkiye’nin benzersiz tarihsel belgesini reel sosyalizmin takipçisi olan birinci Türkiye İşçi Partisi 1970’de kayıtlara geçirmiştir. 29-31 Ekim 1970’de Ankara’da toplanan dördüncü büyük kongrede bir Kürt sorunu kararı alınmıştı. Köşe yazısı standartları........
© soL
