menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kampüslerden taşanlar veya öğrenci kültürünün isyanı

13 0
30.03.2025

19 Marttan başlayarak düzenlenen protestolar kendi içinde büyük dönüşümlere tanıklık etti. CHP’nin örgütsüzlüğü ve politik ufuksuzluğu ile yakalandığı, kendini ansızın içinde buluverdiği ilk günlerin protestosu, katılımcıları nezdinde büyük bir hayal kırıklığı ile karşılanmıştı. Zira hedef belirsizdi, kitleler ve sloganlar dağınıktı, yöntem hepten yoktu. Oysa geçen günler, büyüyen kitleler ve kitlelerin liderliğini üstlenen öğrenciler; bu kararsızlığı çok geçmeden kararlılıkla dağıttı. Öğrenciler, öğrenci oldukları için sahip oldukları bilinçlerini kitleler için de bir ufuk haline getirdi.

İlk dört gün protestolar Saraçhane ile sınırlıydı. Saraçhane ise bir oyun alanına dönüşmüş; eylemciler ve mitingciler arasında bölünmüştü. Kemere kurulan barikatların önüne eylemciler gidiyor; mitingciler ise Belediye Binasının önüyle sınırlı kalıyordu. Oyun tam da burada ortaya çıkıyordu: Miting alanı story paylaşmak suretiyle ahlaki ve politik meşruiyetlerini kazanacaklar ve steril bir protesto tecrübesi yaşamak isteyenler için rezerve edilmişti. Eylem alanı biraz daha karışıktı; ateşli protestocular ve barikatları zorlamanın hazzını tatmak, biber gazını tecrübe etmek isteyenler orada yer alıyordu.

Saraçhane’ye hapsolunan dört günde her şey oldukça alışıldıktı, tahmin edilmeyecek, öngörülmeyecek hiçbir şey kalmamıştı: Kalabalık toplanır, miting yapılır, eylemciler kendilerini ispat eder, polis kademe kademe süpürür, yoğun biber gazı kullanır, gözaltılar ve bitiş. Bu oyun CHP için de fazlasıyla arzu edilirdi, zira böylelikle taşkınlıklar rahatça dışarıda bırakılabiliyor, sterillik arzu edenler de bu sterillik içinde vatani vazifelerini yerine getirebiliyorlardı.

Oysaki bir protestonun adına layık bir protesto olması ve bir merasime, ritüele, oyuna hapsolmaması için bir olağanüstülük hali yaratması, katılanları bir hedef doğrultusunda birleştirmesi ve katılanların da kendilerini bir kitle olarak tecrübe etmesi gerekir. İlk dört günün protestoları bu kriterleri karşılamaktan uzaklardı. Zira Saraçhane bir tiyatroya dönüşmüş; varılacak yer de, sahiplenilen ufuk da belirsiz ve karışık kalmıştı.

Protestoları bekleyen pek çok olasılık mevcuttu: Mekan itibariyle Saraçhane’ye hapsolabilir ve her gün artan kalabalık ve polis şiddeti haricinde monotonlukla tekrar eden oyun içinde enerjisini hiçbir müdaheleye gerek kalmaksızın kaybedebilirdi. Ufuk itibariyle ise tamamen bir karmaşa içinde kalabilir ve büyümeden sönebilirdi; basit bir vandalizme indirgenebilirdi; koyu bir İslamofobik ton kazanabilirdi; Çözüm Süreci aleyhtarı ve Kürt düşmanı bir renge bürünebilirdi. Ancak kitlelerin liderliğini yine kendiliğinden üstlenen öğrenciler karşılaşılan bu iki problemi de pratik bir eleştiriyle aştı.........

© Serbestiyet