Trump’ı durdurma kılavuzu: Gazze tehciri nasıl engellenir?
“Donald’cığım, Filistinliler bir gayrimenkul değil.”
Hayır, Donald Trump bu cümleyi adeta New York Central Park’a yakın bir binadaki payını satmakta direnen inatçı son hisse sahibini ikna edermişçesine nobranca tasarladığı Gazze tehcir planını açıkladıktan sonra işitmedi. Bu sözleri 2016 yılındaki Cumhuriyetçi Parti başkan aday adayları münazarasında aşağılayıcı bir sırıtmayla sarf eden kişi, Trump’ın bugünkü Dışişleri Bakanı Marco Rubio.
Marco Rubio, 2016 yılında Trump’ın emlakçı tecrübesiyle İsrail-Filistin gibi küresel sorunları çözmekte yetersiz kalacağını söylemiş, Trump ile dalga geçmişti. Trump’ın yanıtı ise hem Rubio’nun ülkedeki göç, işsizlik gibi sorunlara çözüm bulamayan, ABD’yi sonu gelmeyen savaşlara sürükleyen müesses nizam Cumhuriyetçilerden biri olduğunu söylemek hem de boyuyla dalga geçerek Hispanik asıllı genç senatöre “Küçük Marco” lakabını takmak olmuştu. Günün sonunda bu bel altı polemiğin kazananı Trump olmuş, Trump hem adaylık önseçimlerini hem de 2016 başkanlık yarışını sürpriz bir zaferle göğüslemişti.
Marco Rubio dahil Trump’ı aşağılayan herkes fena yanılmış, Trump hem 2016’da hem 2024’te başkan seçilmiş ve ne trajik ki Marco Rubio neredeyse bütün kırmızı çizgilerini ve görüşlerini geride bırakarak Trump önünde hizalanmış, ikinci döneminde Dışişleri Bakanı olarak atanmış, bir zamanlar “emlakçı Filistin’den” ne anlar dediği Trump’ın emlakçı zihniyetiyle oluşturduğu Gazze tehcir planı kabul görürse bunu bizzat uygulayacak kişi olmuştu.
Çok değil 8 sene önce dalga konusu olan ne varsa artık gerçek. Trump hem ABD başkanı hem de Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki çatışma bölgesini gerçekten bir “emlakçı” edasıyla dizayn ediyor.
Göreve geldiği üç haftalık kısa sürede kendisi gibi New Yorklu bir emlakçı olan yakın dostu ve Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff aracılığıyla önce İsrail-Hamas arasında ateşkesin imzalanmasını sağladı, sonrasında ise yanına Trump 2.0’da Beyaz Saray’da ilk ağırlanan yabancı lider olan Netanyahu’yu alıp Almanya gibi İsrail’in “amasız fakatsız” destekçisi bir ülkeyi bile öfkelendiren korkunç bir öneriyi açıkladı: Filistinlilerin Gazze’den tehcir edilip Ürdün ve Mısır’a yerleştirilmesi ve Gazze’nin ABD’ye devredilmesi, ABD öncülüğünde yeniden inşa edilip Ortadoğu’nun riviera’sına dönüştürülmesi.
Ne yazık ki Trump’ın bu etnik temizlik önerisi basit bir gündem değiştirme çabası veya küçümsenecek bir “gaf” değil, Filistinlilerin sonunu getirme potansiyelini haiz insanlık dışı bir pazarlığın başlangıcı.
Bu pazarlık masasından Filistinlilerin tehcirini engelleyerek kalkmak içinse öncelikle bu nobran tüccarın zihninin röntgenini çekmek, eldeki kozları iyice değerlendirmek şart.
Normal bir siyasetçinin düşünce yapısını ve altyapısını anlamak için geçmiş konuşmalarına, siyasi söylemlerine bakmak gerekirken Trump için bu pek mümkün değil. Zira Trump, önceki ABD başkanlarının aksine siyasi bir kariyere sahip değil. Medyayla içli dışlı olan, her dönemde bir şekilde kendini konuşturmayı başaran New Yorklu mirasyedi emlak zengini bir iş insanı. Fakat kendi tabiriyle Gazze’yi bir “emlak pazarlığı” olarak gördüğü ve Ortadoğu Özel Temsilciliğine kendisi gibi New Yorklu bir emlakçıyı getirdiği için belki de geçmişte bu ticari pazarlıkları nasıl yürüttüğüne kısaca göz atmakta fayda var.
Trump, bu tür ticari pazarlıklara dair tavsiyelerini en popüler içeriklerinden biri olan 1987 tarihli “The Art of the Deal” (Pazarlık Sanatı) kitabında detaylandırmış ve ticari pazarlıklara dair taktiklerini, önerilerini haftalarca en çok satanlar listesinin zirvesinde yer alan bu “tavsiye” rehberinde anlatmıştı.
Kitaptaki en temel tavsiyelerden biri pazarlıklarda “hedefi yüksekten açma”: “Yüksekleri Hedefleyin – Her Anlaşmada Büyük Düşünün. Pazar daralmış olsa bile her anlaşmada yapabileceğiniz en iyi anlaşmayı yapın – harika bir anlaşma için bastırmaya devam edin. Ben şahsen bir anlaşmanın içindeyken bir pazar oluşturmaya çalışıyorum. Çoğu insan küçük düşünür, çünkü çoğu insan başarıdan korkar, karar vermekten korkar, kazanmaktan korkar. Bu da benim gibi insanlara büyük bir avantaj sağlıyor.”
Bir başka tavsiyesi ise yüksekten açtığı hedeflerin sayısını çoğaltma ve birden fazla teklifle masaya oturma, böylece masadan eli boş dönme olasılığını azaltma: “Tek bir anlaşmaya ya da tek bir yaklaşıma asla çok fazla bağlanmam… Havada çok fazla top tutarım, çünkü çoğu anlaşma ilk başta ne kadar umut verici görünürse görünsün başarısız olur.”
Trump sadece hedefleri maksimize edip eli yüksekten ve bol seçenekli bir şekilde açma yanlısı değil, aynı zamanda masaya oturmadan önce karşı tarafın gözünü korkutmak ve eldeki güçlü kozları da sezdirmek, göz boyamak gerektiğini söylüyor: “Bir anlaşmada yapabileceğiniz en kötü şey, anlaşmayı yapmak için çaresiz görünmektir. Bu karşınızdakinin kan kokusu almasına neden olur ve sonra da ölürsünüz.”
Aslında Trump’ın birçok konuda bu taktikleri baz alarak ilerlediğini söylemek mümkün. Nitekim Meksika ve Kanada’ya yönelik sınır güvenliğini sağlama talebini doğrudan %’lik gümrük vergisi artışı, Kolombiya’nın kaçak göçmenleri taşıyan askeri uçakların inmesine izin vermemesini gümrük vergisi, vize ve seyahat yasağı yaptırımlarıyla hemen karşılaması; Panama’nın Çin’e yönelik tavizlerinin azaltılmasını ve Amerika’ya yönelik kolaylıkların artmasına yönelik taleplerini “Panama’nın işgali”, Grönland’daki askeri ve enerji politikası isteklerini de “Grönland’ın satın alınması” gibi üst perdeden açması bunun en somut göstergesi. Trump her seferinde diplomatik........
© Serbestiyet
