menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Penne all’arrabbiata tarifine Gazze arası

20 1
27.09.2025

62 yaşındaki başarılı sunucu Antonella Clerici, İtalyan televizyonu için özel dikilmiş bir kaftan. Ülkenin bir numaralı kanallarından olan kamu yayın organı Rai’de 90’lardan beri İtalyanların tutkuyla bağlı oldukları yemek kültürüyle eğlenceli yarışmaları bir araya getiren bol reytingli programlar yapıyor. Clerici, 18 yıl boyunca sunduğu yemek yarışması “La prova del cuoco” (Aşçının sınavı)’nın reytingleri düşmesi üzerine verdiği kısa bir ekran molasının ardından 2020 yılında ekranlara “È sempre mezzogiorno!” (Her zaman öğle vakti!) programıyla geri dönmüştü. İtalya’nın mutfak konusunda biraz daha ilgili ve yetenekli Oprah’ı veya Seda Sayan’ı olan Antonella Clerici, 2020’den beri beş senedir haftaiçi her gün öğlen 12’den 13.30’a kadar konuklarıyla yemek yaptığı, seyircilerle küçük yarışmalar düzenleyip ödül dağıttığı, gündelik hayata dair tavsiyeler verdiği, İtalya’nın farklı yörelerinden başarılı şeflerin gelip tarif verdiği eğlenceli bir program sunuyor.

Genellikle siyasete pek girilmeyen apolitik bir öğlen kuşağı programı sunan ve bu nedenle de her görüşten, kesimden insanın evine girmeyi başaran Antonella Clerici, bu Pazartesi programını sabah yolda tanık olduğu komik bir olayı veya evde yemek yaparken yaşadığı mutfak kazasını anlatarak değil, yayın politikasının dışına çıkarak Gazze’yle açtı.

Clerici, İsrail’e en çok destek veren radikal sağcı Giorgia Meloni’nin liderlik ettiği, Fransa ve İngiltere’nin aksine Almanya ile birlikte Filistin’i henüz resmen tanımamış nadir Avrupa ülkelerinden biri olan İtalya’nın kamu televizyonunun en çok izlenen programında Gazze için sesini yükseltti, ekran başında konserve tarifi bekleyen İtalyan teyzeleri bir dakikalığına Filistin’e götürdü:

“Gazze’de olanlara kayıtsız kalmak imkansız. Bu bir katliam. Kardinal Pizzaballa’nın da dediği gibi, olanlara gözlerinizi kapatırsanız insanlığınızı kaybedersiniz. Gerçekten bu bir katliam ve bu gerçek karşısında hareketsiz kalmak, artık insan olmamak anlamına gelir. Artık evleri ve hiçbir şeyleri kalmayan çocukların ve insanların görüntülerini izleyemiyorum. Amaç ne olursa olsun, tüm bunlar sona ermeli. Barış için çalışmalıyız.”

Antonella Clerici, başını dik tutarak sarf ettiği bu cümlelerin ardından “ben böyle düşünüyorum ve ne düşünüyorsam onu söyledim” dedi, bir kamu televizyonunda devletin resmi politikalarına aykırı olmasına rağmen vicdanını dinleyerek ses çıkarabilmenin verdiği gönül ferahlığıyla yemek tarifi vereceği tezgahına ilerledi. Oldukça cesur ve cool bir konuşmaydı. Fakat Clerici’nin bu bir dakikalık girizgahı, İtalyanları Gazze’ye dair düşündüren tek olay değildi. Zira Antonella Clerici’nin bu konuşmayı 22 Eylül Pazartesi günü yapmasının sebebi, İtalyan hükümetinin İsrail’e tepki göstermesi, Gazze’deki soykırımı durdurması için hareket geçmesini sağlamak amacıyla yüzbinlerce İtalyan’ın aynı anda tüm şehirlerde greve gitmesi, hayatı durdurmasıydı.

Antonella Clerici, bu Gazze grevine atıf yaparak kendi çalıştığı devlet televizyonundaki grevcilere de selam yollamıştı.

Fakat Clerici aynı zamanda, özellikle İsrail’e karşı tepkinin dalga dalga büyüdüğü Batı sokaklarındaki Gazze haykırışına da ses verdi; bir ucu Londra, New York sokaklarında bir ucu Gazze’ye yelken açan Sumud filosunda olan büyük insanlık ittifakına da omuz verdi.

Sumud’u korumak Meloni’ye mi kaldı?

Daha öncesinde İtalyan liman işçilerinin Sumud filosuna bir saldırı olması durumunda iş bırakacakları tehdidinin ciddiyeti, filoya yönelik drone saldırılarının bir rutin haline gelmesi üzerine İtalya’nın en büyük sendikalarının 22 Eylül’de ortak grev kararı almasıyla anlaşıldı. Sendikalar, Sumud filosunun askeri gemilerle korunması, “terörist” olarak nitelendikleri İsrail ile İtalya’nın ilişkilerinin kesilmesi talepleriyle greve gitti, ana muhalefet partisi ve sol örgütlerin de desteğiyle gündelik hayatı durdurdu, metro ve tren seferlerini sekteye uğrattı. İtalya’nın dört bir yanında yaklaşık 500 bin kişinin katıldığı bu grev sadece gündelik hayatı bloke etmedi, aynı zamanda özellikle Milan’daki bir tren istasyonuna girip seferleri durdurmak isteyen protestocuların camları kırdığı, polise taş ve sis bombası ile saldırdığı çatışmalara da sahne oldu.

60 kişi yaralandı, 18 gösterici ise gözaltına alındı. İtalya’nın radikal sağcı ve İsrail destekçisi başbakanı Giorgia Meloni, tipik sağcı bir İsrail sevdalısı siyasetçi ağzıyla eylemleri kınadı, şiddet unsurunun baskın olduğunu belirtti ve ana muhalefeti sokakları provoke etmekle suçlayarak, merkez sol Demokrat Parti’nin genç solcu lideri Elly Schlein’i göstericileri kınamamakla itham etti.

Ne trajik ki, kendi halkının tepkisine rağmen İsrail’i savunan Giorgia Meloni tipik bir Katolik İtalyan ailenin kızı olarak büyümüş, gençliğinde antisemit faşist Mussolini’ye hayranlığı nedeniyle siyasete atılmış biriyken; Meloni karşısında Filistin’i savunan ana muhalefet lideri Elly Schlein Aşkenaz Yahudi kökenli biseksüel bir solcu.

Kimliği dikkate alındığında belki de önyargılı bir İsrail destekçisi tarafından Filistin’e yönelik desteği sorgulanabilecek olan Schlein’in Meloni’ye cevabı ise “Biz şiddet eylemlerine bulaşan bir avuç göstericiyi kınadık, kınıyoruz, kınarız; fakat siz Netanyahu ve İsrail’in savaş suçlarını kınayamıyorsunuz” oldu.

Schlein, bu tartışmalarının ardından The Guardian’da İspanya başbakanı Pedro Sanchez başta olmak üzere Avrupa’daki diğer solcu siyasetçilerle birlikte Filistin devletinin tanınmasının ötesinde maddi olarak desteklenmesi ve muktedir kılınmasının Avrupa Birliği’nin sorumluluğu olduğunu, Gazze’de yaşanan katliamın soykırım suçunu teşkil ettiğini belirten sert bir makale kaleme aldı; Avrupa için alternatif bir Filistin vizyonunu resmetti.

Meloni her ne kadar kendisinden beklendiği şekilde Gazze protestolarını solcuları şeytanlaştırmak için kullanmaya çalışsa da arka planda yüzbinlerce kişinin toplu bir şekilde greve gitmesi ve yüzlerce kilometre uzaklıktaki Gazze uğruna gündelik hayatı bir günlüğüne durdurması, kamu düzenini sarsması karşısında durumun ciddiyetini anladı, en azından anlamak zorunda kaldı ve önemli bir karara imza atarak Sumud filosunu uluslararası sularda korumak için iki askeri gemiyi görevlendirdi.

Elbette bu karar Meloni’nin insanlığa dair sevgisinden dolayı alınmadı. Nitekim Meloni birkaç gün önce Sumud filosunu bir yardım tiyatrosu yapmakla suçladı ve uluslararası hukuka aykırı bir ablukanın delinmesi amacını taşıyan Sumud filosunun mantığını hiç anlamamışçasına yardım malzemelerinin Gazze’ye iletilmesi amacıyla İsrail’e teslim edilmesi gibi tuhaf bir teklif önerdi. Meloni’nin bu tavrına rağmen İtalyan donanmasını Sumud filosunu korumak için görevlendirmesinin temel sebebi ülkenin Gazze uğruna büyük bir greve gitme........

© Serbestiyet