menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Amerikan halkının haysiyet kavgası: Trump, Epstein lağımında boğulur mu?

21 8
15.11.2025

Situation Room (Özel Durum Odası), Beyaz Saray’da Oval Ofis’in bulunduğu West Wing (Batı Kanadı) binasının hemen altında bulunan 460 metrekarelik özel bir istihbarat kompleksi. Amerikan askerlerinin operasyonlarını izlemek için kullanılan özel bir takip merkezi ve gizli görüşmelerin yapılabildiği özel güvenlikli üç konferans odasından oluşan bu kompleks, ABD başkanlarının özellikle milli güvenlik ve uluslararası krizlerde takip edilemeyen hassas konuşmaları, toplantıları ve operasyonları yürüttükleri kritik bir yer.

Hiç şüphesiz bu ilginç odayı hafızalara kazıyan en ünlü fotoğraf ise 2011 yılında ABD askerlerinin El Kaide lideri Osama Bin Ladin’in Pakistan saklandığı evi basmasını canlı yayında izleyen Obama ve kabinesinin verdiği “ikonik” pozdu.

Her ABD başkanının kamuoyuna yönelik “güçlü lider” mesajı vermek için aynı zamanda bir iletişim fırsatı olarak kullandığı Situation Room’u en sık kullanan liderlerden biri ise elbette Trump. Nitekim bu sene 12 gün süren İsrail-İran savaşı sırasında Amerikan ağır bombardıman uçaklarının İran’daki nükleer tesisleri bombalaması sırasında Trump, seçim kampanyalarında kullandığı “MAGA” (Amerika’yı Yeniden Muhteşem Yap) şapkasıyla bu odada poz vermiş, saldırıyı kendi tabanına ve dünyaya yönelik görsel bir şölene çevirme fırsatını kaçırmamıştı.

Fakat ne ilginç ki bu hafta, Situation Room Trump’ın imajı için pek iyi sayılabilecek bir görüşmeye ev sahipliği yapmadı. Teröristlerin öldürülmesinden dünyada çıkan savaşlara müdahil olunmasına bin bir türlü krize tanıklık eden odada belki de tarihinin en “tuhaf” görüşmelerinden biri yaşandı.

Bu Çarşamba (12 Kasım 2025), Adalet Bakanı Pam Bondi ve FBI direktörü Kash Patel gibi üst düzey isimlerden oluşan resmi bir heyet Trump’ın talimatıyla 39 yaşındaki Temsilciler Meclisi üyesi Cumhuriyetçi vekil Lauren Boebert ile görüştü. Colorado eyaletini Kongre’de temsil eden Lauren Boebert, aşırı sağa yakın sıkı bir Trump destekçisi. Geçmişte garsonların ateşli silah taşıyarak çalıştığı bir barbekü restoranının sahibi ve silah hakları aktivisti olarak ünlenen bu genç kadın Demokrat Partili elit ve müesses nizam karşıtı söylemleriyle gündeme gelen biri.

Siyasi tecrübesi, eğitimi ve dünyaya dair bakış açısı oldukça kısıtlı olan ve çocuklarıyla Noel fotoğraflarını bile ağır silahlarla çektirmeyi seven bu tuhaf siyasetçiyi, Situation Room’a getiren ise herhangi bir uluslararası kriz değil; ABD tarihinin en korkunç skandallarından biri olan Epstein belgeleriydi.

Lauren Boebert, altı sene önce hapishanede intihar eden ünlü pedofil iş insanı Jeffrey Epstein’a ilişkin Adalet Bakanlığı’nda bulunan bütün belgelerin kamuoyuna açıklanmasını öngören yasa teklifinin Temcilciler Meclisi’nin hızlıca gündemine alması için imza veren dört Cumhuriyetçi vekilden biriydi.

2024 seçimlerinden önce Epstein belgelerinin açıklanacağını dile getiren Trump ve Demokratları Epstein’a destek vermekle, pedofil elitleri korumakla suçlayan Cumhuriyetçiler, seçimleri kazandıktan sonra sözlerinde durmamış, oldukça kısıtlı sayıda belge açıklamış, Trump özellikle Epstein belgelerinde isminin beklenenden daha fazla geçmesi üzerine “konunun kapandığına” dair çelişkili açıklamalar yapmıştı. Bunun üzerine, yıllarca Demokratların “pizza dükkanlarında çocuk ticareti yaptığına” ve Epstein’i Clinton çiftinin öldürdüğüne inanan Trumpçı radikal sağcı taban ve podcastçi kanaat önderlerinin talepleri yeniden yükselmiş ve Trump dünyası ikiye ayrılmıştı.

Trump bütün seçim dönemi köpürttüğü meselenin “kapandığını” söylerken, bu mesele üzerine daha önce ileri sürdükleri söylemleri çiğnemek istemeyen muhafazakar kanaat önderleri hükümete baskı kurmaya çalışıyordu. Bu iç savaşı büyüten ise Gazze oldu. Özellikle Dropsite News gibi sitelerin ve Tucker Carlson gibi İsrail karşıtı muhafazakarların Epstein’in İsrail ajanı olabileceğine dair söylemleri Gazze soykırımının etkisiyle paralel bir şekilde artmaya başlayınca İsrail’e mesafeli Cumhuriyetçilerin Epstein belgelerine ilgisi de arttı.

Nitekim İsrail’e askeri yardım verilmesine en sert şekilde karşı çıkan ve bu yüzden İsrail lobisinin önseçimlerde kaybetmesi için milyonlarca dolar harcamaya iten Cumhuriyetçi vekil Thomas Massie; kendi başkanını ve partisini kızdıracak şekilde Adalet Bakanlığı’nın elindeki bütün belgeleri Trump’ın itirazına rağmen açıklamasını zorunlu kılan bir yasa teklifi verdi. Temsilciler Meclisi’nin bu yasa teklifinin gündemine gelmesine karşı çıkması üzerine ise oylamayı hızlandıran süreci başlattı. Bu sürecin başarıya ulaşması için 435 vekilli Temsilciler Meclisi’nin salt çoğunluğunun yani (218 vekilin) imzası ile destek vermesi şart.

Thomas Massie’ye bütün Demokratlar destek verirken kendi partisinden sadece üç vekil imza verdi: Marjorie Taylor Greene, Lauren Boebert ve Nancy Mace. Ne tesadüf ki Greene de Massie gibi nadir İsrail karşıtı Cumhuriyetçilerden biri, sıkı bir Amerikan ulusalcısı, hatta İsrail’i soykırımla suçlayan tek Cumhuriyetçi.

Nancy Mace ve Lauren Boebert ise daha öncesinde Demokratlarca korunduğu düşünmelerinin etkisiyle büyük bir şevkle sahip çıktıkları Epstein mağdurlarını yarı yolda bırakmamak ve özellikle kendi siyasi kariyerlerini Trump’ı korumak uğruna tehlikeye atmamak için Massie’ye destek verenlerden.

Boebert’in hızlı bir şekilde Situation Room’a çağrılma sebebi ise tam olarak bu destek. Amerikan medyasına göre, hükümet yetkilileri Epstein belgelerine yönelik oylama ve imza için Boebert ile görüştü. Her ne kadar Boebert imzasının geri çekilmesinin talep edilmediğini söylese de buna inanmak pek mümkün değil.

Zira görüşmenin gerçekleştiği Çarşamba günü, hem günlerdir kapalı olan ABD hükümeti Demokratların bütçe konusunda Cumhuriyetçilerle uzlaşması sonucu açıldı ve böylece Temsilciler Meclisi de çalışmalarına döndü hem de bunun üzerine 50 gün önce seçilmesine rağmen yemin etmesi geciktirilen Demokrat Parti vekil Adelita Grijalva yemin ederek resmen göreve başladı. Grijalva’nın Cumhuriyetçi meclis yönetimini haşlamasının ardından ilk işi Massie’nin Epstein önergesini imzalamak ve oylamaya sunulması için 218’e ulaşmasını sağlamak oldu.

Tam da bu gelişmenin olduğu sırada daha öncesinde Epstein’in mirasını yöneten varlık fonundan e-maillerin dahil olduğu 20 bin belgeyi isteyen Temsilciler Meclisi Denetim Komitesi’ne mensup Demokratlar baskıyı arttırmak adına içinde Trump’ın geçtiği çeşitli e-postaları kamuoyuna açıkladılar.

Epstein’in maillerde Trump’ın mağdurlardan biriyle evde vakit geçirdiğini ve “kızlar” hakkında gerçekleri bildiğini belirttiği bu skandal yazışmaların yayılması üzerine, Trump yönetimi Epstein belgelerinin tamamının açığa çıkmasını engellemek adına ikna edilebilir gördükleri Nancy Mace ve Lauren Boebert’i yakın kıskaca aldı.

Thomas Massie bu süreçte halihazırda imza veren vekilin ölmesi veya istifa etmesi durumunda bile imzasının geçersiz olmayacağını belirtmiş, özellikle bu olasılıkları kamuoyuna açıklayarak imza vermenin önemini vurgulamış ve birçok Cumhuriyetçi’nin de imza vermese bile belgelerin açıklanması için lehte oy kullanacağını söylemişti.

Temsilciler Meclisi bu yasa teklifini önümüzdeki hafta gündemine alıp kabul etse bile yasalaşması için önce Senato’nun, ardından Trump’ın onayı şart. Trump, bu yasa teklifini reddeder ise Senato ve Temsilciler Meclisi’nin bu vetoyu aşması için 2/3 ile aynı yasa teklifini kabul etmesi gerekiyor. Bu nedenle bütün belgelerin açıklanmasını beklemek için henüz erken.

Fakat bütün bu süreçte Trump dünyasındaki bu “iç savaş”ta elitlere karşı öfkesini içinde tutamayan bir devlet görevlisi veya memur eski skandallarda olduğu gibi vicdanının sesini dinleyip Trump’ın endişe duyduğu belgeleri sızdırabilir, böylece Amerika’da taşları yerinden oynatabilir.

Zira Epstein skandalı, sadece Trump’ın 2026 araseçimlerini kaybetmesine yol açabilecek bir siyasi kriz değil; aynı zamanda solcu akademisyeninden muhafazakar kanaat önderine, Cumhuriyetçisinden Demokratına, Birleşik Krallık’tan Moğolistan’a tüm küresel elitlerin, müesses nizamın pisliğini, irinini ortaya döken bir lağımın ta kendisi.

Bu lağımın nasıl patladığını anlamak içinse eğer mideniz kaldıracaksa biraz geriye gitmek gerekiyor.

Epstein’in hikayesi, lağımın patladığı New York’ta başladı. Çok ilginç bir şekilde 1950’li yıllarda işçi sınıfının oturduğu Brooklyn semtinde. Rusya göçmeni Yahudi orta-alt sınıf bir ailede 1953 yılında dünyaya gelen Jeffrey Epstein’in annesi öğretmen; babası ise belediyede çalışan bir bahçıvandı. Ailesi maddi yetersizliklere rağmen Epstein’in eğitimine önem vermiş, ünlü bir müzik kampı olan Interlochen Sanat Merkezi’ne piyano kursuna dahi yollamıştı. Epstein henüz lisedeyken başka öğrencilere özel ders vererek para kazanmaya başlamış, başarılı bir öğrenci olarak hocalarının takdirini kazanmıştı. Liseyi iki sene erken bitirdi ve 16 yaşında üniversiteye yerleşti. NYU ve Cooper Union’da matematik ve psikoloji okuyan Epstein, üniversite eğitimini diploma almadan bıraktı. Sadece lise diploması olan 23 yaşındaki bir gencin, başarılı olması hayatının olağan akışına aykırıydı. Fakat Epstein istisnaydı.

Epstein, Dalton School’da öğretmenken giyim tarzı da diğer hocalara benzemiyordu.

1974 yılında Epstein, Manhattan’ın prestijli özel okullarından biri olan Dalton School’da matematik ve fizik öğretmenliğine başladı. Lise mezunu olan birinin böylesine prestijli bir okulun yönetimini nasıl ikna ettiği belirsiz. Fakat Epstein, özellikle kız öğrencilerle çok yakın ilişki kurdu, o zamandan itibaren sergilediği uygunsuz davranışlarla tepki çekti. Epstein, Dalton’da sadece iki sene çalışabildi, yetersiz performans gerekçesiyle kovuldu. Fakat Dalton’da çalışırken öğrencileri aracılığıyla New York sosyetesine erişim sağlamıştı bile. Dalton, New York’taki en zengin elitlerin çocuklarını yolladığı bir okuldu. Ünlü yatırım bankası Bear Stearns’ın CEO’su Alan Greenberg de okulun zengin velilerinden biriydi.

Epstein’dan etkilenen Greenberg, 1976’da Epstein’i Bear Stearns’te işe aldı. Epstein, zengin müşterilerle kurduğu kişisel iletişimden dolayı hızla yükseldi, kısa bir sürede ortak oldu. 1981 yılında işlediği bir usulsüzlük nedeniyle bankadan ayrılan Epstein, yeteri kadar zengin insanla yakın olduğunu düşünmüş olsa gerek ki dört sene sonra kendi yatırım danışmanlığı şirketini kurdu. Zengin ailelere miras paylaşımı, para transferi, yatırım fonu gibi konularda tavsiye veriyor, danışmanlık şirketleriyle ortaklaşa projeler geliştiriyordu. Çoğu müşterisi anonimdi. Fakat iki müşterisi herkes tarafından biliniyordu: Victoria’s Secret CEO’su Les Wexner ve özel sermaye fonu yöneticisi Leon Black. Günümüzde sırasıyla 6 ve 12 milyar dolarlık servete sahip bu iki milyarder uzun yıllar boyunca servetlerinin önemli bir kısmının yönetimini Epstein’a devremiş, bunun karşılığında milyonlarca dolarlık ücretler ödemişti.

Epstein her ne kadar, eski patronlarından ve arkadaşlarından Steven Hoffenberg tarafından yatırımcıların parasını çalmak ve saadet zinciri dolandırıcılığı yapmakla suçlansa da bu tür suçlamalardan herhangi bir ceza almadı, yatırımcılarla iyi ilişkilerini her zaman korudu.

Epstein yeni malikanesine taşındıktan ve servetini büyüttükten sonra New York sosyetesine adım atmış, Bill Clinton gibi siyasetçilere yaptığı yüksek bağışlar ve düzenlediği görkemli partilerle dikkat çekmiş, kısa zamanda adından söz ettirmişti. Epstein’in oturduğu ev belki de New York City merkezindeki en büyük müstakil evdi. Arkanıza Özgürlük Heykeli’ni aldığınız zaman Central Park’ın sağında kalan Upper East Side semtinde, Frick Collection Müzesi’nin hemen karşısında bulunan bu lüks malikane aslında Victoria’s Secret’in CEO’su Amerikalı milyarder Lex Wexner’e aitti. Werner, 1993 yılında evlendikten sonra bu malikaneyi yakın dostu ve finans danışmanı olan Epstein’a satmış; kimilerine göreyse bilinmeyen bir sebepten ötürü hediye etmişti. 5 bin metrekarelik yüz ölçümüyle konuklarını 5 metrelik tahta kapının eşiğinde duvara kazınmış “JE” harfleriyle karşılayan bu malikane yeni sahibiyle birlikte kısa bir sürede Harvard profesörlerinden İsrail başbakanlarına, İngiliz prenslerinden ünlü yönetmenlere küresel elitlerin ve New York sosyetesinin uğrak noktalarından birine dönüşmüştü.

East 71st Street’de bulunan 9 numaralı Herbet N. Straus House, Epstein’in yıllarca yaşayıp suç işlediği bir malikaneydi. 2021’de 50 milyon dolara satıldı, satıştan elde edilen gelir Epstein mağdularına verildi.

New Yorklular eski ABD başkanı Bill Clinton ile Afrika gezisinde, önemli partilerde gördükleri bu adamın hikayesini merak ediyordu: Bir lise öğretmeni, nasıl kısa sürede milyar dolarlık fonların yöneticisi olmuştu?

Epstein’in bütün dikkatleri üzerinde toplamasının nedeni ise Bill Clinton’dı. Epstein, özel jetiyle ABD eski Başkanı Bill Clinton ve Kevin Spacey gibi isimlerden oluşan bir heyeti Clinton Vakfı’nın işleri için 2002 yılında Afrika’ya götürmüş. Daha sonrasında Clinton’ın ABD başkanlığını bıraktıktan sonra en az 30 kez Epstein’in “Lolita Express” takma isimli özel jetine bindiği de uçak kayıtlarında yer aldığı iddiası dava dosyalarına yansıyacaktı.

Bu seyahat ABD basının yoğun ilgisini çekmişti. Herkes Clinton’ın yanındaki bu gizemli milyoneri merak ediyordu. Bu merak üzerine Vanity Fair’den Vicki Ward Mart 2003’te “Yetenekli Mr. Epstein” adında bir yazı kaleme almıştı. Ward, Epstein’in geçmişini araştırmış ve geniş kapsamlı bir profil yazısı yazmıştı.

Vicki Ward makalenin yazım sürecinde Epstein’la geçmişte çalışmış kişilerle de konuşmuştu. Bir üniversitenin mütevelli heyetinden atılmasına ve saadet zinciri dolandırıcılığı suçlamalarına geniş yer ayırmıştı.Yazıda Epstein’in eski sevgilisi, şimdiki kankası Glishuane Maxwell’den, Epstein ile sahilde uzun uzun yürüyüp bilim hakkında konuştuğu Harvard hocası biyolog Martin Nowak’tan, Harvard’ın hukuk hocası Alan Dershowitz’in Epstein’i ne kadar “çocuksu ve masum”bulduğundan bahsediliyordu. Vicki Ward aynı zamanda Epstein’in kadınlara düşkün bir bekar olduğunu da vurguluyordu. Tabii bugünden geriye bakınca biraz ürkütücü detayları içeren cümlelerle: “Hayatında bir sürü kadın vardı, çoğu genç”, “Epstein bu şehirde kadınları sevmesiyle tanınır, hepsini, çoğu genç”. Ward, makalede Glishuane Maxwell’in tanıştığı genç kadınları Epstein’in partilerine davet ettiğinden, bazı kadınların bu partilerde İngiltere Prensi Andrew’i görünce çok şaşırdığından da bahis açıyordu. Ancak bugünden geriye bakınca okuyucuyu uyaran bu satır aralarına sıkıştırılmış ipuçları o zamanlar birçok okuyucu için önemsizdi. Fakat bu ipuçlarının arkasındaki hikaye Vanity Fair muhabiri Vicki Ward’ın kariyeri için dönüm noktasıydı.

Vanity Fair muhabiri Vicki Ward

Vicki Ward bu makaleyi yazarken, Epstein’in malikanesinde konukları karşılamak amacıyla çalışmaya başlamış üniversiteden yeni mezun olmuş genç bir kadınla tanışmış, Epstein’in bu genç kadına ve o zamanlar 16 yaşında olan kız kardeşine cinsel saldırıda bulunduğunu, Glishuane Maxwell’in de bütün bu cinsel istismar sürecinde Epstein’ın suç ortağı olarak hareket ettiğini öğrenmişti. Vicki Ward bu detayları makaleye eklemek isteyince ortalık karıştı. Epstein hem Vanity Fair’i hem de Ward’ı arayarak tehditler savurdu. Ward’ın hamile olmasını kullanarak doğum sırasında başına bir şey gelebileceğini ima etti. Dergi yönetimi bu kadar güçlü ve etkili isimleri uçağında taşıyan, evinde ağırlayan zengin bir adamın öfkesinden korktuğu için iddialar haberleştirilmedi, yazıdan çıkarıldı, geriye “genç” kelimesinin bilinçli bir şekilde vurgulanmasıyla araya sıkıştırılan uyarılar kaldı.

Vicki Ward sansüre uğramıştı, yazsıı değiştirilmişti fakat Epstein’in da canı sıkılmıştı. Clinton’ı jetinde ağırlaması ve medyanın dikkatini çekmesi bir hataydı. Epstein endişelenmekte haklıydı. Ward’ın satır aralarına sıkıştırdığı bu ipuçları, çok değil dört sene sonra polis tutanaklarına girecekti.

Epstein’in üzerindeki gizem bulutu nihayet kalkıyordu.

Epstein’in Florida, Palm Beach’teki evi 2021 yılında yeni sahibi tarafından yıkıldı.

Epstein’i nihayetinde polisle tanıştıran vaka, 2005 yılında Florida eyaletinin en lüks semti Palm Beach’teki 18 milyon dolar değerindeki lüks sahil evinde yaşandı. Palm Beach’te bulunan bir lisede 14 yaşındaki bir kız çocuğu, bir gün sınıf arkadaşlarından biriyle kavga etmiş, “fahişe” hakaretleri havada uçuşmuş, okul yönetimi kızın çantasında 400 dolar nakit para bulmuştu. Kız çocuğunun ailesi olaydan haberdar edilince detaylar kısa sürede açığa çıktı. Kız çocuğu, liseden bir arkadaşı aracılığıyla yaşlı bir adama para karşılığında masaj yapmak için lüks bir eve gitmiş, masaj sırasında da tacize uğramıştı. Aile ve kız çocuğu, polise ihbarda bulunmuş ve bu yaşlı adamın Epstein olduğunu söylemişti. Polis bunun üzerine gizli bir soruşturma yürüttü, Epstein’in evinin dışında bulunan çöp kutuları incelendi, diğer kız çocukları sorguya çağrıldı. Epstein’in çöp kutusunda kız çocuklarının isimlerinin ve masaja geldikleri tarihin yazılı olduğu notlar bulunuyordu. Ayrıca polis Epstein tarafından tacize uğradığını söyleyen bir kız çocuğunu sorgularken, Epstein’in masaj saatlerini ayarlayan asistanı kızı telefonla aramış; Epstein’in evinde çalışanlar da polise eve sık sık kız çocuklarının girip çıktığını itiraf etmişti. Polis 24 saat boyunca Epstein’in evini gözlemlemiş, 5 mağdur kız çocuğu, 18 tanık bulmuştu. Tablo çok netti, soruşturmayı yürüten Palm Beach polis şefi Michael Reiter’a göre Epstein organize bir şekilde çocukları istismar eden bir pedofildi.

20 Ekim 2005 tarihinde polis, Epstein’in evinde arama izni aldı. Soruşturma için bu çok önemli bir aşamaydı. Fakat Epstein yakın çevresinden aldığı duyumlarla soruşturmayı önceden öğrenmişti ve bir iddiaya göre asistanlarından Adriana Ross polis baskınından hemen önce bilgisayarları ve........

© Serbestiyet