menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

O dün bugündü: “İnsanlık Anıtı”nın infazı

10 14
27.04.2025

On dört yıl önce bugün bir “İnsanlık Anıtı”nın infazına tanık olduk. Abartılı bir mecaz, zorlama bir metafor sayılmaz… Milliyet Gazetesi 27 Nisan 2011’de heykeltıraş Mehmet Aksoy’un Kars’a yaptığı İnsanlık Anıtı’nın yıkımına “başının kesilerek başlandığını” duyuruyor.

Hürriyet Gazetesi de haberi “İnsanlık Anıtı’nın kafası kesildi” başlığıyla veriyordu: “Anıtın heykellerinden birinin başı saat 10.12’de kesildi. Yağmur ve rüzgâra rağmen saat 21.00’de de ikinci baş kesildi. (…) Heykelin başının kesilmesi sırasında işçilerin ‘Allahuekber’ demesi dikkat çekti.”

Aksoy’un üç yılda yaptığı, “10.5 metrelik bir kaideden 24.5 metre yükselen” koca İnsanlık Anıtı’nın yıkılıp atılmasının hikâyesi esasında çok şey anlatan bir vaka. Bugün o meselelere pek sıra gelmese de… Başkarakterlerinin performansıyla sayfalarını dolduran “Bir zihniyet romanı”nın soluk kesen bölümlerden biri de diyebilirim. O yüzden en başından anlatmaya, hatırlatmaya çalışacağım.

Hikâyesi 2004-2009 arasında AKP’nin Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu’nun Kars’ı “bir cazibe merkezi, marka kent yapma girişimi”yle başlıyor: “Bu amaçla Rio’daki İsa heykeli, Paris’teki Eyfel Kulesi türü bir anıtı da aynı markalaşma stratejisinin parçası, Kars’ın simgesi, amblemi olarak düşünüyoruz.”

Ardından Mehmet Aksoy’un Kars Belediye Meclisi’ne sunduğu “öneri eskizleri” benimseniyor. Anıtın yapılacağı alan Üçler Tepesi. Aksoy “Kars’ın terası gibi duran tepenin kaleyle ve dağlarla anlaştığını, kentin her yerinden görülebildiği için şehre bir derinlik kattığını, ayrıca tarihte savaşların yapıldığı bir alan üzerinde yükseldiğinden beklenen içerikle de çok iyi bütünleştiğini” vurguluyor.

Kars Belediye Meclisi Kasım 2005’de anıtın yapımını oybirliğiyle, alkışlarla kabul ediyor. Belediye Aksoy’a heykel yapım bedelinin üçte biri olan 120 bin lirayı da ödüyor.

Sonrasını Aksoy’dan dinliyoruz: “Ben üç sene boyunca o dağ başında o heykeli yaptım. Beton demir kalıplar kullandık, bütün kalıpları kendimiz ürettik. Demir konstrüksiyon üstüne belli bir alaşımdan, normal betondan üç misli dayanıklı bir beton bulup yaptık. Koruma Kurulu’ndan geçti, Belediye Meclisi’nden geçti. Alkışlarla geçti, beni tebrik ettiler. Sonra başladılar sanki bu işin müsaadesini almamışız gibi eleştiriye…”

Tepkiler arasında MHP Kars İl Başkanı Oktay Aktaş’ın anıtla ilgili “sanatsal okuması”, “analiz”i çarpıcı. Aktaş’a göre “Heykele elini uzatan, savaşı kazanmış muzaffer komutan edasında bir Ermeni, diğeri ise mahçup bir Türk. Aralarındaki boşluk ise Türkiye topraklarının bölünmesini simgeliyor”.

Aksoy ise amacını defalarca anlatmış: “Savaş karşıtı, savaşları yeren bir anıt o. Savaşlar insanı insana, kardeşi kardeşe düşman eder, kendini kendine düşman eder. Ana fikir bu. Bu, çok geldi insanlara…”

Derdini anlatması, dinletmesi zor tabii. AKP iktidarının heykellerle (de) geçimsizliği mâlûm. O yıllarda henüz “partner”i olmadığı iktidara en sert eleştirileri yağdıran MHP de mevzu “milliyetçilik” olunca bir bakıma “doğal” ortak.

Aksoy o anıtın ne anlama geldiğini “heykel”in dilinden anlatarak da açıklıyor: “Anıt belleği sembolize eden ikiye bölünmüş insan ve vicdanı sembolize eden kanayan bir göz. Bu insan ikiye bölünmüş, karşı karşıya konulmuş, birbirine düşman edilmiş. Aslında aynı insan. Bu aynı insandan biri bilinçlenmiş ve bir el uzatıyor. Elin etrafındaki her şey mekanik, put gibi, duvar gibi duruyor. O el insanlığa daveti simgeliyor.”

Ne dese boş… 8 Ocak 2011’de Başbakan Erdoğan Sarıkamış Şehitlerini Anma Töreni için Kars’a gidiyor ve o “savaş karşıtı anıt”la ilgili meşhur konuşmasını yapıyor: “Hasan Harakani’nin türbesinin hemen yanı başında bir ucube oraya koymuşlar. Bir garip bir şey dikmişler.

Konuyla ilgili olarak belediye başkanımız görevini süratle yerine getirecektir. Bunu süratle bekliyoruz. İnşallah ilk gelişimizde bunu da göreceğiz. O çevreyi istimlak ederek, o bölgeyi de gayet güzel bir park haline belediye getirecektir…”

Erdoğan’ın dış basında da haber olan bu konuşmasının hemen ardından, 10 Ocak’ta dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay durumu düzeltmeye çalışıyor! “Ucube sözüyle oradaki gecekondulaşmayı kast etti, heykeli değil. Metinlere dönüp bakın, bir heykel sözü geçmedi”.

Ama mesele ayara gelmiyor. Zira Günay’ı üç........

© Serbestiyet