En kapsamlı nefret suçu
“Artık sağcı, solcu kalmadı. Elimizde bir vatan kaldı, bir de vatan hainleri!” Bana fırından yeni çıkarılmış gibi gelen bu “twit”e bu hafta rastladım. Meğer bayatmış, yeniden sürüm… Biraz bakınca 2019’dan bu yana her fırsatta piyasaya sürüldüğünü gördüm.
Çoğu mesajda da Cemil Meriç’e atfen paylaşılmış zaten. Altında “Çok doğru demiş Üstat” makamından destekler de görülüyor. Sosyal medyada “atfetme”nin “vatan haini” isnâdı kadar kolay, “câri” velâkin asılsız olduğunu bildiğim için epey araştırdım.
“Bir fikir adamına sakız çiğnemek yakışmaz” (¹) diyen bir yazara, düşünüre böyle bir “Balonlu Ciklet”i yakıştıramamıştım da doğrusu. O “vecize”deki ilk cümle Meriç’in “izm”lerle ilgili yaklaşımına uygun görünse de, bağlandığı yer netameli gelmişti. Nitekim sosyal medyada o atfa çok rastlasam da “ilk elden” ulaşamadım.
“Namus”tan vatan hainliğine
Ama Ali Bulaç’ın 24 Ağustos 2024’de Serbestiyet’te yayınlanan ilk yazısı “Cemil Meriç’ten notlar”da yazardan bizzat aktardığı hatırasıyla karşılaştım: “Hiç aklımdan çıkmayan, ara sıra gürleyerek, masaya vurarak tekrar ettiği bir cümlesi vardı: ‘-Evladım, bu ülkede sağcı solcu yok, namuslu insanlarla namussuzlar var!”
Eğer bugün sosyal medyada parlatılmaya çalışılan o cümlesi, o “sohbet sözleri”nden devşirildiyse, nabza öyle uydurulduysa… Namus-vatan bağlantısından vatan hainliğine düğümlendiyse… Bu güncelleme yazıma, meramıma da tam uyuyor esasında.
Amatörü de var, profesyoneli de
Zira yazımın konusu, yıllardır “vatan-millet-namus-vatansever-hain-vatan haini” tekerlemesiyle de seyreden, son yıllarda takım takım, kimi zaman tıklım tıklım korolarla seslendirilen “vatan hainleri” yaftalaması… Bestesi, güftesi, icrası, orkestrası, topluluğuyla da zıvanadan çıkan mevzulardan birisi.
Epeydir ünlü, profesyonel “vatan âşıkları”nın -karşılıklı- atışması da sahnede. Amatörler de “sanat”ını sosyal medyada gösterme derdinde. Bazen farklı telden, bazen her telden koroların, toplulukların birleştiği festivaller bile düzenleniyor. “Devlet koroları, dansları toplulukları”, “Halk oyunları” festivalleri bir yana, “sokak sanatı” olarak da popüler fırsatını, sahnesini bulunca.
“Garip ama gerçek” demode
Garipsemiyorum da… Eskiden birçok dergide, gazetede köşe olan “Garip ama gerçek” başlıkları, bugün “köşe, haber değeri” taşımayacak kadar çok, sıradan. Aslında garip demek de olmuyor. Artık garip de durmuyor, tuhaf gelmiyor çünkü.
Bu mevzuda kapkara mizaha abanmak, ironinin cılkını, imgenin canını çıkarmak istemesem de tablo böyle maalesef. Hepsi o hâliyle de gerçek. Bana da böyle, benzettiğim gibi görünüyor. Buna, şaka gibi gelen, şakası da yapılan, sıradanlaştırılan bu felâkete karşı tetikte olmak da gerekiyor. Özellikle bu günlerde…
“Vatan haini” enflasyonundaki artıştan, o korkunç salgından elbette haberdarım ama biraz durulduğunu hissediyorum. Barış söylemi, esintileriyle birlikte biraz gündemden düştüğünü, en azından belli adreslerle sınırlandığını da düşünüyorum.
“Biz”den vatan haini çıkmaz
Ama böyle bir esintide bazı koroların sesini yükselteceğini tahmin ettiğim için biraz bakıyorum. “Hıyânet-i vataniyye” barışa karşı da kullanışlı, tarihi bir enstrüman. “Barış davaları”yla da ünlüyüz. Nitekim bugünlerde de dilden dile, “sahadan sahaya” örneklerine rastladım.
Futbol sahalarında da… Yazım vesilesiyle Google’a aratırken, “Twitter X”de dolaşırken, karşıma salı günü paylaşılan bir poster çıktı: “Fenerbahçe’nin vatan hainleri ile mücadelesi bitmeyecektir!”
Pek taraftar toplamasa da çarpıcı bir örnek. Belli bir takıma özgü de sayılmaz tabii.
Yorumlarda “vatana hainleri” ile mücadelede milli mutabakat seziliyor ama hangi takımın içinde “en hakiki vatan hainleri” olduğuna ilişkin tartışmalara da rastlanıyor. O da “Bizden vatan haini çıkmaz!” Hashtag’iyle spor kulüpleri arasında bir atışmaya dönüşmüş biraz.
“İzm”lere şartlı hüsnükabul
“Bizden vatan haini topçu çıkmaz”, “Vatan haini ve kaçak........
© Serbestiyet
