Çiçek Pasajı’ndan “Anahit’in ruhuna”
“Rakı içtiğin gün ölmezsin”… İstatistiğini bulamasam da inanılası bir efsane, rakıya, masasına yakışan bir hayal mahsulü. Vaktiyle “Dünya Ölmeme Günü”nde can cana, -elde kadeh- cam cama kutlanmış da zaten.
“Dünya Ölmeme Günü”ne dair kaynaklar o fikrin “Rakı ve Özgürlük Günü” vurgusuyla Tomris Uyar’dan çıktığına dair. Ama adını veren sağlam harcın, “şiir”inin Cemal Süreya’dan geldiğini düşünmek güzel: “Ertesi gün için bir şey diyemem ama rakı içtiğin gün ölmezsin”. Aynı masanın, işret meclisinin kararı…
Bugün de bir masaya oturup anmak keyfe keder, muhabbete seher… Âb-ı şaraplı, âb-ı ateşli meyzâde dizeler 16. Yüzyıl’dan, Bâki, Fuzûli, Nev’i, Muhibbî, Hayretî, Figanî, Helâki, Zatî, Hayâlî gibi işrete nâmıyla da mütenâsip isimlerin divanlarından, masalarından yâdigâr. “Şiir en güzel bahane, hatta delil” der kaldırırsın kadehini.
Kaynaklara göre 26 Mart 1981’deki ilk buluşmada Tomris Uyar, Turgut Uyar, oğlu Tunga Uyar, Edip Cansever, Can Yücel, Salim Şengil, Nezihe Meriç, İsa Çelik, Muhteşem Sunter, Mehmetcan Köksal, Dürnev Tunaseli, Pertev Tunaseli, Ömer Uluç var. Lâkin Turgut Uyar’ın 22 Ağustos 1985’de ölümüyle her yıl tekrarlanan o geleneğin tadı tuzu kalmıyor. Bir yıl sonra da Edip Cansever… O da erken, Uyar gibi 58 yaşında gidiyor.
İsa Çelik’in anlatımıyla “Hangi yıldı unuttum. Tomris’le Çiçek Pazarı’nın girişinde buluştuk. Anılarımız şehitliğe dönmüştü. Gitmeyelim oraya, dayanamayız dedik. Gittik Cavit’te oturduk. Bir daha da 26 Martlarda toplanmadık… “
Geride Cemal Süreya’nın Uyar’a ithaf ettiği dizeler: “Ak odada oturur /Kapısı penceresinden çok /Gözlerinde yıldızlar /Serin yerde durur /Bir elinde kadeh /Öbürünü yarasına bastırır /(…) Öldüğü gün /Hepimizi işten attılar.”
Cansever’in Uyar’ın ardından yazdığı dizeler de aklımda… /(…) İki tek votka içtik varmadan Aşiyan’a /Konuşmadık hiç, nedense hiç konuşmadık /Az sonra kalkıp gitti o /Kalakaldım ben oracıkta /Kapadım gözlerimi ardından gene birlikte olduk /- Garson! bize iki tek votka daha.”
Sonra Cemal Süreya da gidecek, 59 yaşında… Dağılan o şenlikten bir Üvercinka havalanacak: “Aklıma kadeh tutuşların geliyor /Çiçek Pasajı’nda akşam üstleri /Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor /Bütün kara parçalarında /Afrika hariç değil”. (Fotoğraf: Edip Cansever ve Turgut Uyar)
Hepsi hâlâ o günlerin müdavim meyhanelerinin tarihinde, Çiçek Pasajı’nda dolaşan gerçek efsanelerden. Çiçek Pasajı deyince mutlaka bir akordeon sesi… Orada rakısını içen Cansever’in dizelerinden, mesela “ölümünü düşleyen Ruhi Bey”den de yansıyan o sesler, siluetler:
“Çiçek sergicisi, meyhane garsonu, meyhane patronu, kürk tamircisi Yorgo, Hayrünnisa, genelev kadını, otel katibi, cenaze kaldırıcısı Adem, akordeoncu kadın, emekli postacı vb…” hepsi geliyorlar: “Çelenklerimizle geldik, yoktunuz /Ara sokaklarda, pasajlarda aradık, yoktunuz /Meyhanelere baktık, otellere sorduk, yoktunuz/Nerdesiniz Ruhi Bey?”
Yoklar artık; destanların diliyle o güzel insanlar, o güzelim masalardan kalkıp gittiler… Çiçek........
© Serbestiyet
