menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Felâket haberciliği” bizâtihi felâket

21 1
sunday

İktidarın çarkını yıllardır her reyondan etiketlemeyle, gündeme göre çeşitlenebilen düşmanlaştırmayla da döndürmeye çalışması, basınının da görev alanını biçimlendiriyor: Mesleğin sıfır noktasında “cephe gazeteciliği”.

Savaş, çatışma muhabirliğine değinen “Kameranın tetiği”yle başladığım yazı dizisinde geçen pazar yayınlanan “Tetikten tetikçiliğe ‘benzetilen’ gazetecilik” de cepheleşmenin, gücünü “bir bayrak”, bir manşet altında toplama çabasının Türkiye’den örnekleriydi bir bakıma. Açılan yakın uzak cephelerden bayrak bayrak manşetler… “Savaş çıksa bu kadar olur” diyeceğin birinci sayfalar.

Böyle örnekler en ağır “meslekî benzetme”lere de imkân/ilham veriyor maalesef. Dile gelişi öyle… Önceki yazımın finalinde -bugünkü yazıma atıfla- vurguladığım gibi “gazetecilik”te de deklanşörün, “düğme”nin, klavyenin “tuş”unun, “tetik”in-tetikçiliğin birbirine karıştığı durumlar.

Fason, tapon üretim

Artçıları iktidarı sarsabilecek her durumda, her felâket, kriz, sorunda medyayı iktidara rapteden menteşeler, manşetlerdeki ortak klişeler benzer. Türkiye’de bizâtihi felâkete dönüşen “felâket haberciliği” de öyle.

Sadece yaşanan facialarda, o tanıya uyan ağır sorunlarda, dertlerde dezenformasyona, gündem saptırmaya, yok saymaya, alenen uydurmaya, hedef göstermeye dayalı “gazetecilik”e dair bir mecâz-ı mürsel, “ad aktarması” değil. Gazetecilik yapmaya çabalayanların, hatta sosyal medyada sorularını, görüşünü, tepkisini seslendiren “x”zedelerin başına gelen felâketlere de uyuyor.

Gerçeği değilmiş gibi, yalanı gerçekmiş gibi gösterme “sanat”ı da derdim ama bu pespayelik öyle prefabrik, seri, kalıp üretim ki, bu örnekte o kelime de dillere zarar. Belki o marka, merdiven altında üretilen “fason, tapon gazetecilik”… Gazeteciliğin temel ilkeleriyle ilgili her “defo”su, yapılış kusuru, imalat hatası ayrı facia. Sadece son beş yıla, o süreçte yaşanan “felâket”lere bakmak bile yeterli.

Pandemi-infodemi felâketi

Benim yapmaya çalıştığım da tartışmaya, çözüm önerilerine kapalı seyriyle örtülü, yanıtsız kalan soruların, iddiaların kabaca derlendiği bir tür “soru bankası” denemesi. 2020, yılın felâketi koronavirüs salgını mesela… Pandemi vesilesiyle gündeme gelen “infodemi”, yanlış-yanıltıcı-güdümlü, ayarlanmış, çarpıtılmış bilgi salgınıyla da tetikleniyor.

Başlıkları, havada kalan sorularıyla bile ayrı yazı dizisi… Eski başbakanın oğluyla Venezuala’ya uzanan “maske” skandalı, iddiaları bile ironisi, maskelemeyle ilgili metaforlarıyla roman da olur.

İçerde, sınır kapılarında alınmayan tedbirlerden Çin’den gelen aşıyla süregelen tartışmalara, toplumsal mesafe”nin yok sayıldığı iktidar etkinliklerinden zamanlama krizlerine, krizin yönetilmesinden uluslararası istatistiklerin “yönetilmesi”ne, veri manipülasyonlarından virüse dayalı ölüm raporlarının “kalp krizi, zatürree” gibi kavramsal tasniflerle örtülmesine kadar birçok soru işareti, tartışma… Ama bunları “o basın”dan okuyamıyoruz tabii.

“Her şey kontrol altında”

Virüsün ilk vakayla ülke gündemine, manşetlere yerleştiği 12 Mart 2020’de iktidar basınında “Her şey kontrol altında”, “Endişeye gerek yok”, “Korona anayasası: Hasta olma, bulaştırma” gibi başlıklar göze çarpıyor.

Ertesi gün Akit “Virüs kontrolde kaosçular devrede” manşetiyle mutat görevini yapıyor. Yeni Şafak’ın “Türkiye farkı” manşetinde ise İtalya, Arjantin ve Ukrayna’ya turist olarak giden, oraları gördükten sonra Ankara’ya dönen vatandaşımızın Türkiye’de alınan tedbirlere övgüleri sıralanıyor. Daha ikinci gün!

Sosyal mesafe yasakları!

“Kontrol altındaki” salgın hızla yayılıyor. Halkı “Temastan kaçın mesafeyi koru” manşetleri, başlıklarıyla uyaran iktidar basını Diyarbakır’daki bir düğünü ilk sayfasına taşıyor. Hürriyet’in de 20 Temmuz 2020’de ilk sayfasındaki haberi o: “Sıfır mesafe halay”. Haberin işçiliğiyle de yarattığı algı, “Bu kadarı olmaz yani” ya da “Biz adam olmayız” babından…

Oysa birkaç gün sonra daha beteri olacak. Aynı Hürriyet’in ilk sayfasında ertesi günden itibaren her gün yayınlanan “Ayasofya’nın açılış töreni” ilgili seri haberler, duyurular onun habercisi zaten. Ve “Sıfır mesafe halay” haberinden dört gün sonraki manşeti yukarıdaki kupürde. Böyle durumlarda başka müjdeler gerekli…

Salgın ortamında, sosyal mesafe yasaklarına rağmen 24 Temmuz 2020’de Ayasofya’nın “350 bin kişiyle” ibadete açılıyor. Diyanet İşleri Başkanı’nın minbere kılıçla çıkması ayrı “manzara”. Dekoru oyuncularıyla tarihi, dini, milli birlik beraberlik tam tekmil........

© Serbestiyet