menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Papa vefat ederse ne olur?

16 9
03.03.2025

88 yaşındaki Papa Francis’in ciddi rahatsızlığı ve Papa seçimini anlatan ülkemizde ve bütün dünyada beğeniyle izlenen, bir çok ödül de toplayan, “Conclave” adlı film (nedense ülkemizde Konsey adıyla gösterime girdi), dikkatleri Papalık kurumuna çekti.

Papalık kurumunun birinci özelliği sanırım tartışmasız dünyanın en eski ayakta kalan kurumu olmasıdır. İsa’nın ilk müritlerinden Aziz Piyer (Pierre, Peter) ilk Papa sayılmaktadır. İsa gibi ancak Kudüs’te değil İmparatorluğun başkenti Roma’da MS 65 civarında İmparator Nero’nun emriyle çarmıha gerildiğinde İsa’dan farkını ve ayrıca tevazusunu göstermek amacıyla baş aşağıya idam edilme talebinde bulunmuş ve bu isteği yerine getirilmişti. Bugünkü Papa Francis iki bin yıl içinde bu görevde bulunan 266ıncı kişidir.

Hıristiyanlık ve dolayısıyla papalık tarihlerinde ilk üç yüzyılında bir azınlık dini ve kurumu olmuş ve bu dönem imparatorlarla mücadele içinde geçmiştir. Kilisenin yapılanması ve dogması MS 325 yılında bugünkü İznik’te toplanan Konsilde şekillenmiş. Bu Konsilin 1700 üncü yıldönümü önümüzdeki Mayıs ayında kutlanacak. Papanın bu münasebetle ülkemizi ziyaret etmek istediği, iktidarımızın da tahmin edilebilecek nedenlerle buna pek sıcak bakmadığı duyulmuştu. Papanın rahatsızlığı ziyaretini engelleyecektir. Vefat etmesi halinde yenisinin seçilmesi vakit alacağı için bu ziyaretin gerçeklemesi şüpheli gözükmektedir.

İmparator Konstantin’in MS 330 civarında Hıristiyanlığı kabul etmesine kadar Papalar devlete karşı mücadele etmiştir. O dönemde imparatorlar tarafından idam edilenleri az değildir. Bu mücadelenin bir neticesi din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması, yani laikliğin gelişmesine katkısı olmuştur. “Tanrının hakkı Tanrıya, Sezar’ın hakkı Sezar’a” sözü o zamanlara aittir. Belki Hıristiyanlığı İslam dininden ayıran önemli özelliklerden biri de bu farklı gelenek sayılabilir. İslam Peygamber ve ilk Halifeler döneminden itibaren hep devlet dini olmuş, sayıca önemli bir Müslüman halkın Hıristiyan yönetimine geçmesi ancak 1760’larda Kırım Rus egemenliğine geçtikten sonra olmuştur. Dolayısıyla İslam’ın gelişmesinde bu özellik bence önemli bir faktör olmuştur. Laiklik, yani din ile devletin birbirinden ayrılması kavramının Müslüman ülkelerde yerleşmesinin bu kadar güç olması bence büyük ölçüde bundan kaynaklanmaktadır. Şeriat hukuku İslam ile devletin iç içe olması sayesinde oluşmuştur.

Batı Roma imparatorluğunun çökmesi ve ondan birkaç yüzyıl sonra Bizansın İtalya yarımadasından çekilmesi Papalar için kendi devletlerini kurma fırsatını vermiştir. Takriben bin yıl kadar Papalar İtalya yarım adasının ortalarında iki denize kıyısı olan bir devlete hükmetmişlerdir. Bu onlara hem dini liderlik, hem de İtalya’daki 7-8 devletin bir tanesinin hükümdarlığı sıfatını vermiştir. İslam halifelerinden farklı olarak tüm Hıristiyan tebaanın hükümranlığı değil, sadece dini liderliği iddiasında olmuşlardır. Hatta topraklarından dolayı hem Venedik başta olmak üzere İtalya’daki diğer devletlerle savaşlara katılmışlar, hem de İtalya’ya sefer düzenleyen Fransa Kralları ile Habsburg İmparatorlarıyla muharebe etme durumunda kalmışlardır. Bir dönem Roma’yı terk edip Fransa’nın Güneyindeki Avignon kentine sığınmak durumunda dahi kalmışlardır.

Bu uzun tarih boyunca Papalık kurumu haliyle çok inişli çıkışlı dönemler geçirmiştir. Bazı Papalar gayrı meşru çocuklarını yeğen olarak tanıtıp her türlü yolsuzluğa bulaştırmışlar, kişisel servetler edinmişlerdi. Luther’in adı........

© Serbestiyet