50’inci yılında Kıbrıs: Doğrular ve yanlışlar
Geçtiğimiz günlerde 1974 Kıbrıs Barış Harekatının 50inci yıldönümü kutlandı. Aslında Türk medyasının konuya çok büyük ilgi gösterdiği söylenemez. Gazetelerde bu konuda çok az yazı çıktı, Televizyonların alışılmış açık oturumlarına her zamanki gibi aynı kişiler çıktı, harekatın yapıldığı ortam hatırlatıldı, ancak bugünkü durum hiç konuşulmadı. En önemlisi de görebildiğim kadar hiç Kıbrıslı Türk davet edilmedi. Kuzey Kıbrıs’ta da yapılan törenlere de artık canından bezmiş halkın fazla ilgi göstermediği, bir insan selini andıran Türkiye’den gelen siyasetçi çıkarmasını izlemekle yetindiği basında yer aldı
Ne yazık ki basında verilen bilgiler yine yanlışlarla doluydu. Bir ana akım “muhalif” TV kanalı yorumcusu 1974 çıkarmasının Türkiye’nin 1923 Lozan Antlaşmasından kaynaklanan haklarına dayanarak yapıldığını iddia etmişti. Herhalde ikisi de İsviçre’de olduğu için Lozan’ı Kıbrıs Cumhuriyetini kuran 1959 Zürih Antlaşması ile karıştırdığını düşündüm. Bu vesileyle Lozan’ın Kıbrıs ile ilgili 20inci ve 21 inci maddelerine tekrar bakayım dedim. 20 inci çok kısa bir şekilde Türkiye’nin Kıbrıs adasının Birleşik Krallık tarafından ilhakını kabul ettiğini belirtiyor. 21 inci madde ise Adadaki Türklerin İngiliz vatandaşı olacaklarını ve dolayısıyla Türk vatandaşlığını kaybedeceğini, Türk vatandaşlığını kaybetmek istemeyenlere ise bu tercihi yapmak için iki yıllık süre verileceğini, bu tercihi yapanlara ise Adayı terk etmek için bir yıl ilave süre verileceğini söylüyor. Yani Türk vatandaşlığını bırakmak istemeyen Kıbrıslı Türklere adayı terk etmek için üç yıl verilmiş. Bu sebepten dolayı kaç Kıbrıslı Türkün Adayı terk ettiğini en azından ben bilmiyorum.
Bir de 1959 yılında kabul edilen Zürih antlaşmalarından sık sık gündeme gelen Garanti Antlaşmasına bakalım, sırası gelmişken. Antlaşma üç garantör ülke (Birleşik Krallık, Yunanistan ve Türkiye) “Kıbrıs Cumhuriyetinin bağımsızlığını, ülke bütünlüğünü, güvenliğini, ve anayasanın temel maddeleri ile oluşan durumu (state of affairs) tanırlar ve garanti ederler” diyor. (Madde 2) “Üç garantör devletten biri ….. bu antlaşmanın oluşturduğu durumu (state of affairs) münhasıran yeniden oluşturmak gayesiyle ile hareket etmek hakkını korumaktadır.”(Madde 3)
Özetle, Türkiye Lozan’da Kıbrıs’a sırtını çevirmişti. Orada genç memurken Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılı kutlamalarına şahit olmuştum. Kıbrıs konusunda bir şey söylediğine dair arşivlerde herhangi bir kayıt bulunamamıştı. 1937 yılında gittiği Mersin’de uzakta görünen Kıbrıs’a bakıp “Beyler bu ada önemlidir” yönünde kendisine atfedilen sözün ise tek kaynağı ölümünden 15 kadar yıl sonra Kıbrıs sorunu başladığında yayınlanan kitabında yer aldığı, ancak dayanak belirtilmediği ortaya çıkmıştı. Aslında birçok konuda bugün bile geçerliliğini korumuş vecizeleri olan Atatürk’ün 15 yıllık iktidarı sırasında Kıbrıs’tan en çok bir defa bahsetmiş olması şaşırtıcı değildir. O tarihlerde 12 Adaya sahip olan ve bir gözü Ege ile Akdeniz sahillerimizde olan Mussolini İtalya’sına karşı Birleşik Krallık ve Fransa’ya ihtiyacı vardı. Kıbrıs’tan dolayı Birleşik Krallıkla maraza çıkarmak en azından zamansız olurdu.
Rahmetli Denktaş’ın 1949 yılında Dr. Küçük ile Cumhurbaşkanı İnönü’yü ziyaret ettiklerini, İnönü’nün de kendilerine Türkiye’nin Kıbrıs sorunu diye bir sorunu olmadığını söylediğini kendisinden birkaç kez duymuştum. Bu da şaşırtıcı değildi aslında. İkinci Dünya Savaşı sonrasında İtalya bölgeden çekilmiş ancak bu defa Sovyetler Türkiye’yi tehdit etmeye başlamış, İnönü de bu tehdide karşı Birleşik Krallık ve ABD’ne dönmüştü. En son yapmak isteyeceği şey henüz Adadan ayrılma sinyali vermeyen Birleşik Krallıkla sorun çıkarmak olurdu.
Garanti Antlaşmasına gelince yukarıda belirttiğim gibi bu antlaşma ülkemize sadece 1960 yılında kurulan düzeni muhafaza veya yıkılmışsa ihya etme hakkını veriyordu. Ne yazık ki istediği yapıyı kurma hakkını vermediği gibi antlaşma ayrıca imzacılara Adayı bölmeme taahhüdünü yüklüyordu. Antlaşmanın İkinci Maddesi Türkiye dahil imzacıları “Ada’nın taksimini doğrudan doğruya, veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardım ve teşvik edici bir amacı olan tüm hareketleri kendi yetki ve ilgileri oranında önlemeyi üstlenirler” demektedir.
1974 Barış Harekatının........
© Serbestiyet
visit website