Hatasız kul olmaz
Yıllar önce, galiba Metin Üstündağ’ın çıkardığı Öküz dergisinde ölü yıkayıcı bir kadınla röportaj yapılmıştı. Kadın sözlerini “Yıkadığım herkese hakkımı helal ediyorum” diye bitirmişti.
Gassal dizisiyle ilgili haber ve paylaşımları okurken bu röportajı hatırladım. Dizinin ilk bölümünü de merakla izledim: Libidosuz, hikmetli söz dokunuşlarıyla dolu, naif bir güldürü. Prodüksiyon, oyunculuk ve metin bence isteneni başarıyor, isteneni veriyor. Üstünde durmak istediğim ilk kısım da bu istenen.
Dizilerden beklentim hoşça vakit geçirmeye değmesi, benim için Gassal bu ölçüyü karşılıyor. Tabii biraz da ‘Neymiş bu?’ merakıyla izlediğimi ekleyeyim. Ama dizinin çevresinde dönen tartışma ve iddia, üstüne büyük reklam kampanyası bundan fazlasını beklememiz gerektiğini gösteriyor. İşte tam da bu fazlasına bir bakmakta yarar var.
İktidara yakın siyaset uzun süredir dizileri ideolojik aygıt olarak görüyor. Bu kesimin ideologları sanırım dizilerin, kanaat inşası ya da toplumsal değerlerin işlenmesi noktasında haberlerden ya da saçı kırlaşmış beylerin akıl verdiği sıkıcı programlardan daha etkili olduklarını düşünüyor. Özellikle TRT yoluyla, başka ana akım kanallarda çıkan ve umulan değerler ajandasına pek de uymayan yapımlara alternatifler oluşturuluyor. Ana akım yayınları üstündeki denetim artınca özellikle genç kuşak denetimin daha gevşek olduğu platformlara kayıyor. Gassal sanırım bu platform tercihlerini değiştirmek için kurgulanmış. Yani Gassal öyle hoşça vakit geçirmek için izleyeceğimiz bir diziden fazlası, ya da öyle lanse ediliyor.
Benim için öncelikle ilginç olan bu dizinin sosyal medyada, sözde ‘kültürel iktidar’ savaşlarında bir rövanş hamlesi olarak ortaya çıkarılması. Hatta agresif savunucuları, Gassal’ın‘seküler’lerin dine (ve galiba halkın değerlerine) uzak kalışını eleştirdiğini söylüyor, bunu alkışlıyor. Sık paylaşılan bir sahnede sosyetik bir kadın zarif cenaze duvağının arkasından “İkindi derken?” diyor ikindi namazının ve cenazenin nasıl kaldırıldığını bilmediği için. Namazdan niyazdan dinden diyanetten habersiz mafyatik bir kara dul…
Geçmişte sol yazarlarca yaratılan bir ‘Köy İmamı’ klişesi vardı. Bu köy imamı tipleri cahil köylüyü ilerici jandarma komutanı ya da öğretmenin getirmeye çalıştığı aydınlanma karşısında direnmeye hatta ayaklanmaya kışkırtan işbirlikçi utanmazlar olarak resmedilirdi. Bu klişedeki aydın tiplemesinin de cılkı çıkalı çok oluyor, o kadar ki Cem Yılmaz’ın........
© Serbestiyet
