“Hükümsüzleştirme” sürecinde yaklaşan CHP davası
“Bir sabah uyanıyorsunuz ve yoksunuz.
Aynaya bakıyorsunuz, yüzünüz aynı yüz, elleriniz aynı eller.
Bedeninizi yokluyorsunuz, orada duruyor.
Ama siz hükümsüzleştirilmişsiniz, yoksunuz.
Tapındığınız Allah’ın kitabı da dâhil olmak üzere her şey, herkes değişmiş, tanımıyorsunuz.”
Yukarıdaki sözler Alev Alatlı’nın “Aydınlanma değil, merhamet” isimli kitabından.(Gogol’un izinde-1. Kitap)
Rahmetli Alatlı, gençlik yıllarımdan beri ilgiyle takip ettiğim bir yazardı.
Kadim dostum Zekeriya Özkan ile birlikte kendisinden randevu istediğimizde bizi evine davet etme nezaketini göstermişti.
1993 yılının karlı bir kış gecesi Levent’teki evinde derin sohbetler eşliğinde neredeyse sabahladık diyebilirim.
Biz ondan kitaplarına, sanata ve edebiyata dair konuşmasını beklerken, daha çok o bizi konuşturmuştu.
Gecenin bir yarısı elleriyle yaptığı menemeni ikram etmesi, nezakete bürünmüş anaç bir tavırdı.
O tarihte, Zekeriya abi ve ben ikimiz de yüzbaşı rütbesindeydik.
Belki de bize gösterdiği bu yakın ilginin nedeni, kendisinin de bir subay çocuğu olmasından kaynaklanıyordu.
Gelelim konumuza…
Cumhuriyet Halk Partisi’nin 4-5 Kasım 2023’te düzenlenen 38. Olağan Kurultayı ile 6 Nisan 2025’te gerçekleşen 21. Olağanüstü Kurultayı’nın iptali talebiyle iki ayrı dava açıldı.
Ancak usul hukuku gereği iki ayrı mahkemede açılan davalar Ankara 42’nci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde birleştirildi.
Mahkeme, ihtiyati tedbir kararlarının reddine karar vererek duruşmayı 30 Haziran 2025 tarihine erteledi.
Şu sıralar sadece ortalık değil, kafalar da karışık.
Hukuki süreç ve sonuçları konusunda tam bir fikir birliği yok.
Bu da Alev Alatlı’nın deyimiyle bir “hükümsüzleştirme”den kaynaklanıyor.
Yani görünürde varsınız ama gerçekte yoksunuz.
“Hükümsüzleştirme” her alana yayılmış durumda.
Etnik, inanç, kültür ve son olarak da hukuk mecraına…
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi veya Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayan Yargıtay veya yerel bir mahkemenin yaptığı şey tam da budur.
Yani Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay konusunda verdiği ihlal kararının uygulanmaması “hukukun hükümsüzleştirilmesi” nin güzel bir örneğidir.
Malumunuz Yüksek Mahkeme Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Atalay’la ilgili hak ihlali kararını uygulamamasının hukuki değerden yoksun olduğuna; Yargıtay kararının TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla, Atalay’ın milletvekilliğinin düşmüş sayılamayacağına hükmetmişti.
Eski korgeneral Metin İyidil’in davasını hatırlayalım:
İstinaf mahkemesi beraat kararı ile birlikte tahliye kararı verince itiraz üzerine bir başka istinaf mahkemesi beraat eden İyidil’i tekrardan tutuklamıştı.
O tarihte yazdığım bir yazı da şöyle demiştim:
Beraat eden bir sanığın tutuklanması sadece hukuka değil, fizik kurallarına bile aykırı bir durumdur.
Bu olayda da tipik bir “hükümsüzleştirme” söz konusudur.
İrlandalı yazar Oscar Wilde “Dorian Gray’in Portresi” isimli romanında şöyle bir tespitte bulunuyor:
“Komşularımız, bize çıkar vaat eden erdemleri onlara dayattığımız için kendimizi iyi kalpli sayarız.”
Milliyetçilikte........
© Serbestiyet
