menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kürt Forumu’ndan izlenimler

29 1
20.02.2025

İlk durak Diyarbakır olmak üzere ülkenin en doğusundaki illere yolumun ilk düştüğü tarih, 1987 idi. PKK’nın terör eylemlerini tırmandırdığı zamanlardı. Haziran ayı sonlarında, Mardin’in Ömerli ilçesine bağlı Pınarcık köyünde PKK çoluk çocuk ayırmadan otuz insanı katletmişti.

O tarihlerde, genç bir ekip olarak aylık Köprü dergisini çıkarıyorduk. Bir tarafta tırmanan terör eylemleri, öte tarafta terör parantezine alınamayacağı aşikâr ‘Kürt sorunu’ vardı ve PKK’nın eylemlerinin Kürt sorununu kriminalize etme gibi bir sonuca yol açtığı açıktı. Bu iki sorunu birbirinden ayırarak meseleyi tahlil edebilmenin gerekliliğine inanıyorduk.

Matbuat lisanıyla ‘Kürt’ kelimesini kullanmanın bile ‘kriminal’ sonuçlara yol açabildiği o günün şartlarında, birinci elden gözlem ve tanıklıklara başvurarak bir kapak dosyası içinde konuyu zamanın şartlarının müsaade ettiği kadarıyla müzakereye açmak üzere Silvanlı bir arkadaşımla birlikte İstanbul’dan yola çıktık ve Diyarbakır’dan başlayarak bir hafta boyunca bölgede gezebildiğimiz kadar gezip görüşebildiğimiz kadar insanla görüşmeye çalıştık. Silvan, Midyat, Ömerli, Batman, Hasankeyf, Siirt, Cizre, Şırnak, İdil derken epeyce bir diyarda dolaşmıştık. Niyetimizde Hakkari ve Bitlis’e gitmek de vardı. Fakat Cizre’deki dostlar o günün şartlarında Uludere’den ötesine geçmemizin can güvenliği açısından risklerine işaret ettikleri için Hakkari’ye gitmekten vazgeçtik. Şırnak ve İdil üzerinden Baykan yakınlarına, Üveys-i Kârânî’ye atfedilen Ziyaret’e geldiğimizde vaktin akşama yaklaşmış olması sebebiyle jandarma güvenlik gerekçesiyle daha ötesine gitmemize izin vermediğinden Bitlis’e de vâsıl olamadık.

Gidemediğimiz epeyce yer kalmış olsa bile, o bir haftalık seyahatte sonraki yıllarımda Kürt sorunu başta olmak üzere birçok meseleye dair bakışımı etkileyen pek çok gözlemim oldu. Hatırladıkça içimi ısıtan dostluklar oluştu. Ancak, hatırladıkça yüreğimi bir kere daha yakan manzaralarla da karşılaştım.

Bunlar içinde en dehşetlisi, Pınarcık’ta gördüklerimdi. Ömerli kaymakamının izniyle, önde ve arkada iki cemsenin korumasında, kiraladığımız taksiyle ulaştığımız dağlar arasındaki bu köyde PKK baskınının izleri hâlâ duruyordu. Evlerde ve hatta evlerin buğday ambarında öldürülen insanlara ait kan izleri, köyün genel manzarasına hâkim fakirlik, onlarca akrabasını yitirmiş yaşlı kadının Kürtçe ağıtları, köyün çocuklarının yüzlerindeki tedirginlik ve PKK saldırısı akabinde köye hâkim bir tepeye taşları biraraya getirerek yazılan kocaman “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” yazısı…

O günlerde bana “2025 yılında Türkiye hâlâ bu meseleyi konuşur durumda olur mu?” diye sorulsa, müstakbel kırk yılı zihnimin önüne koyup ne cevap verirdim, bilmiyorum. Ama o gün gördüğüm manzara ve o hafta içinde gördüklerim, pek de ümitli olmamam gerektiğini söylüyor gibiydi.

Yolum tekrar bu diyara düştüğünde, on küsur yıl sonrasıydı. Daha sonraki senelerde ise farklı vesilelerle bölgeyi daha sık ziyaret imkânı buldum. Neticede Muş, Tunceli ve Hakkari hariç, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde gitmediğim vilayet kalmadı. Gittiğim zamanlarda, görüştüğüm insanların ruh halinin gidişata göre olumlu veya olumsuz sürekli bir salınım halinde olduğunu görüyordum. Daha umutlu zamanlar, daha az umutlu zamanlar, karamsar zamanlar, hayli karamsar zamanlar derken, gidişata göre sürekli değişimler sözkonusuydu.

Ocak ayının sonuna doğru, Diyarbakır’da 15-16 Şubat tarihlerinde gerçekleştirmeyi planladıkları 3. Kürt Forumu için Hak İnisiyatifi’nden davet aldığımda, bölgeyi ziyaret etmeyeli en az beş yıl olduğunu farkettim. Beklenmedik bir zamanda beklenmedik bir çıkışla fiiliyata geçen bu yeni süreçte silahların susacağı, terör devrinin kapanacağı ve kriminalize etmeden Kürt sorununun konuşulacağı umudunun doğduğu şartlardaydık ve birbirinden habersiz şekilde aynı hafta sonu aynı şehirde iki ayrı etkinlikte Kürt sorunu konuşulacaktı. Benim davetli olduğum forum, 2010’lu yıllarda Mazlumder’in yaşadığı bir müdahale sebebiyle gerçekleşen ayrışma eşliğinde kurulan Hak İnisiyatifi’nin ilki 1992’de, ikincisi 2012’de Mazlumder tarafından gerçekleştirilen Kürt Forumu’nun devamı niteliğinde planladığı bir toplantıydı. Seyahate günler kala öğrendim ki, aynı tarihlerde Hüdapar tarafından da “Kürt Meselesine İnsanî Çözüm” başlıklı bir çalıştay gerçekleştirilecekti.

İki günlük forumda, ilk günün üçüncü oturumunda benim de bir sunumum vardı. Ama daha açılış konuşmalarını dinlerken, yapılan konuşmaları dinlememin benim açımdan........

© Serbestiyet