menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Açık Radyo’yu cezalandırma arzusu

9 0
18.10.2024

30 yıllık geçmişi olan Açık Radyo’nun lisansı iptal edildi ve yayını 16 Ekim 2024 Perşembe günü saat 13.00’de kesildi.

RTÜK’ün cezalandırma gerekçesi olarak Açık Radyo’da 24 Nisan’daki yayında dile getirilen görüşlerin “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” olarak yorumlayışına mı şaşırırsınız, yoksa 5 günlük yayın durdurma cezasını konu alan bildirime erişimdeki bir teknik sorun nedeniyle lisans iptaline mi… Bilmiyorum.

Açık Radyo birilerini rahatsız etmiş olmalı.

Sanki bir cezalandırma arzusu varmış ve bir bahane aranıyormuş gibi.

Açık Radyo bağımsız yayıncılığın –bu ülkede pek eşine rastlanmayan- bir başarı hikayesi. Sayıları binleri bulan programcıları, kurucuları, katılımcıları, destekçileri ile kendi imkanlarıyla ayakta duran, herhangi bir çıkar kuruluşuna, güce yaslanmayan bir girişim. Açık Radyo’nun kendi gücüyle ve bağımsızlığından ödün vermeden ayakta durması birilerini rahatsız etmiş olabilir… Belki Osman Kavala gibi bağımsız sanat ve sivil toplum alanlarında başarılı deneyimler ortaya koymuş bir kişi yedi yıldır hapiste tutulurken, Açık Radyo’nun da varlığını gelişerek sürdürmesi de bir neden olabilir.

Açık Radyo’nun kuruluşundan bugüne yayıncılıkta farklı bir yol izledi. Geniş bir katılımcı ve destekçi tabanına yayılarak bağımsızlığını korudu. Bir şeylerden şikayet ediyormuş gibi yaparken sorunlardan beslenen, imtiyaz elde etmeyi amaçlayan erkmerkezciliği geliştiren, alternatifleri bastıran bildiğimiz “muhalefet” biçimlerine mesafeli durdu.

Bu yüzden belki bu cezalandırma arzusunu daha derinlerde aramalı.

Açık Radyo bence bu farklı deneyimlerin hafızasını temsil ediyor. Bir kaç örneği sayalım:

90’larda farklı alanlarda bağımsız inisiyatifler kendi ayakları üzerinde durmaya, uğraştıkları alanlarda, sanatta, mimarlıkta, iktidar merkezci olmayan, seküler yapılar yaratmaya çalışıyorlardı.

İlk aklıma gelen örnek 1996 Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Zirvesi. Köylerin yakıldığı, tehcirlerin ve yargısız infazların yaşandığı bir ülkede bağımsızların büyük emeklerle, zorluklarla ve hayatlarını riske atarak ve uluslararası dayanışma ile ilk defa devletin mekân politikalarını değiştirecek bir “mucize”........

© Serbestiyet


Get it on Google Play