menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yeni Çağın İstismarı: Plastik Sufiler

18 5
22.08.2024

New Age (Yeni Çağ) 20’nci yüzyılda Batı’da ortaya çıkan manevi ve kültürel bir harekettir. Özellikle 1970’lerden sonra büyük bir yükselişe geçen New Age akımı Türkiye dâhil bütün dünyaya hızla yayıldı. New Age hareketlerin özellikle günah ve ceza kavramını içermemesi, kişiyi düzenli ibadete zorlamaması, ahiretten çok dünyevi problemlere odaklanması, bilimsel terimlere atıf yapması, sevgi ve hoşgörü söylemini ön plana çıkarması sekülerleşen toplum ve bireylerde dinin alternatifi olarak tercih edilmesine ve hızlı bir şekilde yayılmasına neden oldu.

Türkiye Müslüman ağırlıklı bir toplum olduğu için Türkiye’deki New Age akımları İslam’la barışık bir görüntü sunmaya çalışırlar. Genelde kendilerini tasavvuf ile özdeşleştirir ve tasavvuf ile Uzak Doğu/New Age düşüncesinin benzediğini ima ederler. Bu yapılanma özellikle Türkiye’deki seküler çevrelerde tasavvufun çok popüler olmasına neden oldu. Mevlâna Osho gibi sanki bir New Age gurusu gibi okunur oldu.

Ancak son yıllarda ilginç bir fenomen daha karşımıza çıkmaya başladı. Muhafazakâr zengin elitler arasında New Age tasavvuf fikirleri yayılmaya başladı. Bu da tasavvufun muhafazakâr çevrelerde de New Age kaynaklarından öğrenilmeye başlamasına yol açtı. Bunun iki örneğini geçtiğimiz haftalarda radikal bir şekilde gördüm.

Önce zengin bir muhafazakâr grubun Hakan Mengüç’ten tasavvuf dinlemeye gittiklerine şahit oldum. Daha sonra Cemre Demirel ile yaptığım “Tasavvuf hak mı batıl mı?” münazarasında tasavvuf karşıtı Demirel’in ve takipçilerinin New Age’in tasavvuf anlatısını sanki kadim ve geleneksel tasavvufmuş gibi anladıklarını fark ettim. Tartışmada hatta Cemre, Ramtha lakaplı New Age gurusu Judith Darlene Hampton’un kitabına atıf yaptı (Hampton MÖ 35.000 yıl önce Atlantislilerle savaşan bir savaşçı olduğunu iddia ettiği Ramtha isimli bir ruhun içine girdiğini iddia ediyor). Tasavvufla ilgileniyorum diyen bazı muhafazakar dostlara ne okuyorsun dediğim New Age’in tasavvuf kitapların atıp yaptıklarına daha çok şahit olur oldum.

New Age’in oluşturduğu geleneksel tasavvufla sadece yüzeysel bağlantısı olan “plastik tasavvuf”un bu şekilde popülerleşmesi ve geleneksel tasavvufla karıştırılması kanaatimce teorik bir analizi hak ediyor.

Bu yazımda kısaca giriş niteliğinde böyle bir analiz yapmaya çalışacağım. Kanaatimce bu analiz önemli zira tasavvufun bu popülerliği Hakan Mengüç, Metin Hara gibi çok satan listelerine giren “plastik sufi” yazarların New Age ile olan bağlantılarını silik hale getirmelerine neden oluyor. Bu da kadim tasavvufun yanlış tanınmasına yol açıyor. Analizime geçmeden Plastik Sufi ifadesini hakaret anlamında kullanmadığımı belirteyim, bu teknik bir tabir. Plastik Sufiler ifadesi din sosyolojisinde Plastik Şamanlar olarak ifade edilen kavramdan türettiğim bir kavram. Analizimize önce bu Plastik Şaman kavramını anlamakla başlayalım.

“Plastik şaman” terimi, temsil ettiklerini iddia ettikleri kültürlerle otantik bağlantıları olmadan geleneksel ruhani/manevi uygulamaları ve geleneklerini kullanan ve bunu ticarileştiren bireyler için kullanılır. Biri bunu tasavvuf üstünden yapıyorsa o zaman o kişi Plastik Sufi’dir dolayısı ile.

Plastik Şamanların en önemli özelliği bir kadim manevi sistemin uygulamalarını anlamadan kendilerine mal etmelerdir. Plastik şamanlar genellikle kadim manevi uygulamaları, sembolleri veya ritüelleri, kökenleri ve önemleri hakkında derin bir anlayışa veya saygıya sahip olmadan benimser ve değiştirir. Çoğu zaman özellikle New Age çevreleri çeşitli gelenekleri birbirine karıştırarak orijinal uygulamaların yüzeysel veya çarpıtılmış bir versiyonunu yaratırlar.

Plastik şamanlar kullandıkları uygulamalar ile ilgili meşru bir eğitime sahip olmadıkları gibi, uygulamalarını taklit ettikleri kadim topluluklar tarafından tanınmazlar ve inisiye edilmiş değildirler. Çoğu durumda, temsil ettiklerini iddia ettikleri kültürlerle doğrudan bir bağlantıları olmayabilir. Mesela Plastik Sufilerin ilahiyat ya da felsefe eğitimi yoktur. Atıf yaptıkları gelenek içinde de bilinmezler. Örneğin Mevlana’ya atıf yaparlar, Mevlevi uygulamalardan söz ederler ama hiçbir Mevlevi grupla doğrudan ilişkileri yoktur. Çoğu zaman Plastik Sufiler Müslüman bile değildir.

Plastik şamanlar genellikle kâr amacıyla atölye çalışmaları, inzivalar veya törenler düzenleyerek kadim maneviyatları metalaştırmaktadır. Kutsal nesneler satabilir, sahte şifa seansları düzenleyebilir veya otantik gelenekten kaynaklanmayan sözde “manevi rehberlik” için büyük miktarlarda para talep edebilirler. Bu ticarileştirme, kutsal uygulamaların sulandırılmasına ve kadim kültürler hakkında yanlış klişelerin oluşup yaygınlaşmasına neden olur. Bir anlamda bu gelenekler maddi çıkar için istismar edilir. Ayrıca meşru geleneksel manevi liderlerin itibarına zarar verir ve kültürel miraslarını korumalarını ve muhafaza etmelerini zorlaştırır. Demirel’in takipçilerinin tasavvufu yanlış anlaması ve tasavvufun imajının görmeye başladığı zarar bunun bir örneğidir. Plastik Sufileri eleştirme ihtiyacım da tam buradan doğmaktadır.

Kutsal ritüeller ve uygulamalar bağlamından koparılıp ticarileştirildiğinde anlam ve önemini yitirmeye başlar. Bu durum orijinal geleneklerin kademeli olarak erozyona uğramasına yol açarak gelecek nesillerin bunları otantik biçimleriyle öğrenmesini ve uygulamasını zorlaştırır. Tasavvuf öğrenmek isteyen biri geleneksel bilgilere ulaşmak yerine Plastik Sufileri okur. Plastik Şamanların/Sufilerin eylemleri kadim geleneklere de bir nevi derin bir saygısızlıktır. Zira kutsal gelenekleri önemsizleştirirler, metalaştırırlar ve yanlış temsil ederler.

Plastik Sufilerin önemli bir özelliği İslam ile Tasavvufun arasını açmalarıdır. Geleneksel Tasavvuf, İslam kelamı/teolojisi, felsefesi, fıkhı/hukuku ve manevi uygulamalarında derin köklere sahiptir. Sufiler ve tasavvuf çalışan akademisyenler için, tasavvufu İslami bağlamından ayırmak, onu İslam’la bütünleşmesinden gelen derinlik, özgünlük ve manevi temelden yoksun bir dizi uygulamaya indirgeme anlamına gelir.

Tasavvuf yapısı gereği Allah odaklıdır. Mesela tasavvufun en önemli teorisyenlerinden Gazali onu şu şekilde tanımlar: “Tasavvuf, kalbi Allah’tan başka her........

© Serbestiyet


Get it on Google Play