Evrim tartışmalarında asıl soruyu kaçırıyoruz?
İhsan Şenocak’ın evrim kuramını eleştiren kitap yazması ile evrim kuramı tartışmaları İslami camiada yeniden gündeme geldi. Sosyal medya, Youtube ve üniversite kampüslerinde konu ciddi şekilde tartışılmaya başlandı. Klasik bir şekilde Şenocak ve diğer evrim karşıtları, Piltdown adamı, ara geçiş formları eksik, ilk canlı nasıl oluştuğunu evrim açıklayamıyor, Darwin’in itirafları, indirgenemez komplekslik, kambriyen patlaması gibi kavramları ortaya atarak evrim teorisini eleştirmeye başladı. Evrim savunucuları da bu itirazlara her zamanki gibi cevap vermeye çalıştılar.
ABD’de evanjelist “bilimsel özel yaratılışçılar” argümanlarını ortaya attığından beri bu döngü sürüyor. Ülkemizde tabi bunu Adnan Oktar meşhur etti.
Ben iki tarafın da tartışmanın özünü kaçırdığını ve yanlış daha doğrusu fazla naif bir bilim algısına dayanarak tartıştığı kanaatindeyim. Bu yazıda bunun nedenini detaylı bir şekilde açıklamaya çalışacağım.
Öncelikle kendi pozisyonumu net bir şekilde ifade edeyim. Ben evrim teorisinin başarılı bir bilimsel kuram olduğu kanaatindeyim. Diğer taraftan ben Müslümanım. Evrenin ve tüm canlılığın bir yaratıcının planı dahilinde yaratıldığı kanaatindeyim. Yani hem evrimci hem yaratılışçıyım ve ikisinin çeliştiğini düşünmüyorum. Hatta bu iki kavramı karşı karşıya getirmenin bir kategori hatası olduğu kanaatindeyim. Bunun detaylı bir analizi için şu yazımı okuyabilirsiniz:
Bu yazıda bilim felsefecisi kimliği ile olguları ele almaya çalışacağım. Yukarıda belirttiğim gibi evrim-yaratılış tartışmaları hep aynı döngüyü izler. Birisi evrim teorisindeki bir muammaya işaret ederek, bu “anormalliğin” evrimin yanlış olduğunu kanıtladığını iddia eder. Bir fosil “yanlış” yerde bulunur, bir biyolojik mekanizma indirgenemeyecek kadar çok karmaşık görünür, bir mekanizma henüz tam olarak anlaşılamamıştır ve sonuç olarak tüm bilimsel çerçevenin terk edilmesi gerektiği sonucuna varılır. Çoğu insana bu resim ilk bakışta makul gözükür. Sonuçta bilim yanlışlama ile ilerlemez mi? Problemler teorileri yanlışlamaz mı?
Bilim hakkındaki bu popüler görüş ne yazık ki son derece hatalıdır. Bu hata bana göre evrim tartışmasının en temel sorunudur. Gelin ilk adım olarak neden bu popüler görüş neden yanlış onu tartışalım.
Bu arada bu yazı evrim tartışmalarının farklı boyutlarını ele alacağım bir serisinin ilki olur diye ümit ediyorum.
Evrimle ilgili çoğu hararetli tartışma, açıkça veya örtük olarak, çoğu insanın net doğru olduğunu düşündüğü basitleştirilmiş bir bilim anlayışına dayanır. Bu görüşe göre, bilimsel bir teori mükemmel olmalıdır. Her gerçeği açıklamalı, çözülmemiş soru bırakmamalı ve tek bir karşı örnek ortaya çıktığı anda çökmelidir. Bu görüş aslında tam tersi apaçık bir şekilde yanlıştır.
Çoğu insan, Karl Popper’ın görüşünün bir karikatürü olan bu görüşü popüler kültürden öğrenir. Popper, bilimsel teorilerin test edilebilir ve yanlışlanabilir olması gerektiğini savunmasıyla ünlüdür. Ancak bu görüş daha sonra ciddi eleştirilere maruz kalmış ve yeni nesil felsefeciler tarafından gelen itirazlar çerçevesinde yeniden ifade edilmiştir.
Bilimsel teorilerin açıklayamadığı olgulara bilim felsefesinde anomali denir. Az önce ele aldığım karikatörüize popüler bilim felsefesi algısında tek bir anomali bütün teoriyi çürütür. Uygulamada, hiçbir bilim insanı bu şekilde çalışmaz ve hiçbir bilim bu modele göre ilerlemez. Yani hiçbir zaman bir anomali teoriyi çürütmez.
Neden? Çünkü her bilimsel teoride anomaliler vardır. Her zaman.
Birkaç örnek verelim. Mesela Newton mekaniğini ele alalım. Neredeyse bir yüzyıl boyunca, Newton’un teorisi Merkür’ün yörüngesini doğru bir şekilde tahmin edemedi. Bu açık bir anomaliydi. Tüm açıklama çabaları başarısız oldu. Yine de Newton mekaniği, Einstein daha derin ve daha kapsamlı bir alternatif sunana kadar fiziğin temel taşı olmaya devam etti. Bilim insanları, anomali nedeniyle Newton mekaniğini terk etmediler. Daha iyi bir teori ortaya çıkana kadar beklediler. Tabi yeni teori de eski teorinin tüm yönlerini devre dışı bırakmadı. Çok sayıda olguyu oradan devraldı. Tabi genel göreliliğin kendi anomalileri var. Mesela tekillikler problemi, enformasyon paradoksu, kuantumla birleştirme problemi ya da karanlık madde problemi.
Ya da Büyük Patlama Modelini ele alalım. On yıllar boyunca kozmologlar büyük patlama kuramındaki anomalileri kabul etmek zorunda kaldı. Bunlardan biri ufuk problemi (Horizon Problem) ve düzlük problemiydi (Flatness Problem). Ancak Büyük Patlama, diğer alanlardaki tahmin başarısına eşdeğer bir alternatif bulunamadığı için baskın model olarak kaldı. Anomalilerin varlığı onu “yanlış” yapmadı. Nitekim enflasyon kuramı çıkınca bu sorunlara makul bir çözüm bulundu. Tabi bugün de Büyük patlama ile ilgili geçerli anomaliler var. En meşhuru Hubble gerilimi problemidir.
Ya da tüm zamanların en başarılı bilimsel teorisini ele alalım, Kuantum Mekaniği. En başarılıdır çünkü on binlerce birbirinden bağımsız fenomeni başarı ile izah eder ve çok sayıda başarılı öngörüde bulunmuştur. Bu kadar çok farklı fenomeni izah eden başka teori yoktur. Ancak teorinin özünde daha başından beri çözülemeyen önemli bir anomali var. Meşhur ölçüm problemi.
Bu örnekler istisna değildir, normdur. Anomali içermeyen teoriler mevcut değildir. Çözülmemiş sorunları olan herhangi bir teorinin terk edilmesi gerektiğini ısrarla savunursak, bilim ve teknoloji ile uğraşmayı bırakmamız........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein