menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir imkân olarak vazgeçmek üzerine

20 31
14.01.2025

Yıkımı geride bırakmak için, onu kabul etmek gerekir.

Jonathan Lear, Radikal Umut

Yaşadığımız epizotik zaman Bauman’ın dediği gibi ufukların kaynaştığı değil, onulmaz ıraklıkların kabul edildiği buluşmalara çanak tutuyor. Tüm teknoloji ve iletişim imkanlarına rağmen topluluk olmanın imkansızlığı baskın geliyor. insanların tabuları ve trajedileri arasında salınıp duruyoruz. Siyasetten kültüre, ekonomik hayattan sosyal ilişkilere kadar süregelen bu sarkaç, farkına varılıp önlem alınmadığı zaman bir anlamda giyotin hükmündedir. Bireyler ve toplumlar bu dertten mustaripler. Bireysel olarak ve toplumsal olarak hayata bir anlam bulma çabası kamusal aidiyetlerimize de sirayet ediyor.

Öncelikle tabu ve trajedi arasındaki bağlantıya bakarsak; Tabuların kendi içinde iki zıt anlamı vardır, hem kutsal hem de tehlikeli, yasak, kirli anlamlarına gelir. Biz burada tehlikeli boyutunu ele alıyoruz. Trajediye yol açması belli bir güç kaynağını içinde tutmasından kaynaklanır. Yıkıcı etkilere açıktır ve Freud’un dediği gibi zaman zaman kefaret törenleriyle kaldırılması mümkün olabilir.

Bizi bu iki kelimenin sarkacına çağıran kavramları aşinalık, alışkanlık ve aynılık üzerinden açıklayabiliriz.

Aşinalık İmparatorluğu diyor bir aklı evvel, ilerlemenin bir tanımıdır. Zira ilerleme demek alışık olduğumuz alışkanlık biçimlerinin sanatı ya da bilimidir. Mahir olduğumuz bu alanda aşinalığı, en büyük huyumuz ve yeteneğimiz olarak aynılığı farklılığa ve soyut düşünmeye üstün kılmışızdır. (1) Byung-Chul Han ise “Aynının Cehennemi”nde yaşadığımıza işaret etmiş ve aynılığın bir cehennem olduğunu ve bu aynılık cehenneminde hakikate yer olmadığını faş etmişti bizlere.

Bu İki farklı tanım bizi aynı hakikate götürüyor: Kanıksamanın, geri döndürülemez alışkanlıkların, paranoyaların ve bunlardan türeyen benzer tüm dehşetlerin dünyasına… El etek çekemediğimiz, fazlasıyla bağımlısı olduğumuz ve önümüzde duranı görmezden gelerek hayatın mucizelerini görmemize engel bu durumun üstesinden gelebilmenin yollarını aramak ya da en azından bu meselelerin kafamızda daha fazla soru işareti bırakmasını ummak gerekiyor.

Adam Philips’in Ayrıntı Yayınlarından çıkan “Vazgeçmek Üzere” kitabı tam da bu bağlamda, sürekli değişen akışkan bir dünyada bir anlam ve aidiyet arayışında olan bizler için “vazgeçmek” kavramını bir imkân olarak hem kendi kişisel hikâyemiz için hem de toplumsal değişim ve dönüşümler için anahtar bir kavram olabilir mi sorusuna cevaplar vermeye çalışıyor

Latincede “vazgeçmek” anlamına gelebilecek farklı fiiller bulunur. Bunlardan en yaygın olanı “desistere” fiilidir. “Desistere” fiili, Latincede “bir eylemi bırakmak, vazgeçmek, bir şeyden geri çekilmek, durmak” anlamına gelir. Latincedeki bu fiiller, anlam açısından Türkçedeki “vazgeçmek” fiiliyle örtüşür. Özellikle “desistere” fiili, kullanım bağlamında “bir şeyden vazgeçmek, durmak” anlamında Türkçedeki “vazgeçmek” fiiline en yakın karşılık olarak........

© Serbestiyet