menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“O Kızılderililer bizleriz”

20 19
28.06.2025

Türkiye’yi bir İskandinav ülkesi sanarak “bize ne Ortadoğu’dan” diyenlerden veya sırtımızı dönersek bize bir şey olmayacağını düşünenlerden değilseniz, kayıtsız kalmanın çözüm olmadığını da anlayabilirsiniz.

Çünkü geniş anlamda bize, yaşadığımız coğrafyaya bir saldırı var. Ve işgal genişledikçe, olayların özel olarak bizi de hedef alacak şekilde gelişeceğini öngörmek mümkün. Elbette “hali hazırda bizi hedef almıyor mu zaten?” diye soran olabilir.

Doğrudur, ABD’nin uzun zamandır Türkiye’ye karşı izlediği politika “dostlukla düşman acısı almak” şeklinde özetlenebilir. İsrail’in Suriye’deki saldırılarından haline bakmadan Kürt ve Dürzi topluluklarla ilgili patronaj heveslerine kapılmasına kadar birçok alanda bu hedef almayı görmek mümkün. Türkiye’de özellikle ırkçı parti ve gruplar üzerinden yürütülen siyasette, kampanyalar ve sosyal medya operasyonlarında da ABD ve İsrail bağlantısından söz ediliyor.

“Niye gülüyorsun? İsimleri değiştir, anlatılan senin hikayen” diyordu Horatius.

Mesele Filistin veya İran değil. Mesele biziz.

Sebebi ekonomik midir, teolojik midir, siyasi veya stratejik midir, yoksa bunların hepsi midir, tartışılabilir. ABD mi İsrail’i kullanıyor, yoksa İsrail mi ABD’yi, AB neden onlara destek veriyor, bunlar da uzun uzun konuşulabilir. Tartışmasız gerçek ise şu ki, “Batılı liberal demokrasiler”in desteğini alan İsrail, yaşadığımız coğrafyayı kana buluyor.

İçinde yaşadığımız bütün bölgeye yönelmiş bir tehdit bu. Ve bu badireyi ölü taklidi yaparak atlatamayız.

ABD-İsrail ilişkisi, arka planı ne olursa olsun simbiyotik bir ilişki. Küresel, siyasi, ekonomik ve teolojik boyutları olan ilginç bir suç ortaklığı. İsrail bu kirli işin karşılığında etnik temizlik, soykırım ve genişleme gündemine devam ediyor; ABD de onu bölge ülkelerinin üstüne salarak veya salmakla tehdit ederek kendi........

© Serbestiyet