Gazze’den çıkış!
BM’nin en son açıkladığı rakamlara göre, 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail, 166 bin binayı harabeye çevirdi, 276 bin bina ise kullanılabilecek, içine girip de yaşanabilecek gibi değil, hasarlı. Bu rakamlar 2 milyon 300 bin insanın yaşadığı 363 km karelik daracık alanda İsrail saldırılara son verse bile Gazzelilere, içinde barınabilecekleri bina stokunun artık yetmeyeceğini, hatta kalmadığını göstermektedir.
Katledilen çocuk, kadın, yaşlı, sivil sayısı 66 bin civarında açıklanıyor ama enkazın altında kalıp hayatını kaybedenler 150 binden aşağı değil. Geri kalanlar ise yaralı, hasta ve en önemlisi aç ve susuz. Yaralı ve hastaların tedavi görebilecekleri hastaneler de bir bir havaya uçuruldu. En son Gazze’nin güneyinde son derece zor şartlar altında hizmet veren Nasır Hastanesi de 25 Ağustos 2025 günü iki kere bombalandı, 5 gazeteci 20 kişi hayatını kaybetti, İsrail’in hastaneye yaptığı saldırı canlı yayında verildi. Zaten artık dijital çağda soykırımlar, katliamlar, cinayetler sosyal medya ve televizyonlardan canlı veriliyor.
Katliamların canlı verilmesi zannedildiği gibi bu suçu işleyenin aleyhinde olmuyor, aksine ne cinayetler, katliamlar yapabilecek kararlılık ve güçte olduğunu gösteriyor ki, ona karşı olabilecek potansiyel gücü pasifize ediyor. Türkiye kamuoyu, artık askeri müdahale olmasa bile, fiili-pratik bir şeyler yapılmasını istiyor ya, muhafazakar kamuoyunu dinen kontrol eden bir fakih, Türkiye’nin İsrail’e karşı savaş açmasının doğru olmadığını yazdı, bir başka fetvacı da “Ne yani, İsrail’e savaşabilecek gücümüz mü var, baksana ne kadar acımasız bir güç”! diyor. Fakihlerimiz, alimlerimiz konforlarının katiyyen bozulmasını istemiyorlar, korkuyorlar.
18 Mart’tan bu yana İsrail, yeni bir savaş taktiği uygulamaktadır: Bir yandan askeri olarak hala yenemediği Hamas’ı dize getirmek, diğer yandan Gazze’yi tamamen insansızlaştırmak, daha doğru ifadesiyle 2 milyonu aşkın insanı Gazze’den çıkmaya zorlamak üzere aç ve susuz bırakmak. Şu anda Gazze’de diplomatik ifadesiyle “insani kriz” yaşanıyor ama hakikatte yaşanan krizin ötesinde tarihte benzeri görülmemiş bir tenkil ve tehcir politikası ki, bu politika hiçbir Gazzeli’ye acımadan herkesi açlığa mahkum bırakmaktadır. Bazan bu barbar tutuma “kıtlık” deniyor ki, tamamen yanlıştır. Kıtlık tabii sebeplerle bir sene içinde tahılların ürün vermemesine denir. İsrail, yüzbinlerce insana “Ya Gazze’yi terkedip bana bırakacaksınız, ya da açlıktan öleceksiniz” diyor.
Muharref Tevrat’tan beslenen Yahudi inancının referans verdiği Siyonizm benzersiz bir vahşet gösteriyor.
İsrail’in soykırım suçu işlediğini Uluslar arası Ceza Mahkemesi (UCM), BM İnsan Hakları Konseyi, Uluslar arası Af........
© Serbestiyet
