menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mustafa Kutlu ve ezanı beklerken

25 0
19.10.2025

Bir süredir Mustafa Kutlu üzerine yazmak istiyordum. Ezanı Beklerken (Dergâh) adlı yeni çıkan kitabı
nihayet buna vesile oldu. Ezanı Beklerken onun bir yazar olarak kendisini ve günün meselelerini fazlaca
işin içine dahil ettiği bir kitap olduğundan aynı anda esere ve yazarına bakma imkânı veren bir metin.
Mustafa Kutlu ismi benim açımdan önemlidir. Her şeyden önce, başka türlü bir hikâyecidir. Hikâye onun
için bitmiş bir olayın ya da durumun anlatılması, bir ilginçlik, keyifli bir okuma değil bitmeyen bir arayışın,
kendi olma çabasının, kaybolup giden hakiki bir dünyayı kayıt altına alma ihtiyacının zorlamasıdır. En
keyifli kısımları bile hüzünle yüklü, en ilginç yerleri bile fazlasıyla sıradan, en girift olay örgüsü bile
oldukça tanıdık ve bizdendir. Evet kesinlikle, bu bizim hikayemizdir!


Diğer yandan, onun Nurettin Topçu’nun yakınında bulunmuş, rahleyi tedrisinden geçmiş ve ondan gerçek
anlamda feyz almış olması özel bir dikkat göstermem için fazlasıyla yeterli. O ve bir grup insanın bugün
hâlâ Nurettin Topçu düşüncesini -ve de ahlakını- yaşatıyor oluşuna büyük bir saygım var. Bu insanların,
uzaktan uzağa, müdanasız, eyvallahsız, hiçbir çıkar için kendinden vazgeçmeyen bir ruh huzuruyla
yaşadıklarını görmek ve hissetmek başlı başına büyük bir güç ve kuvvet kaynağı. Hâkim rüzgarlara göre
değişmeyen ve ikbal kapılarında eğleşmeyen bir duruş, herkesin harcı değil elbette. Hele ki bu dönemde!

Mustafa Kutlu kitapta ne yapmaya çalışıyor ve ana meselesi nedir diye bakınca Nurettin Topçu’nun
fazlasıyla etkisinde olduğunu ve dahası bu etkiden büyük bir memnuniyet duyduğunu görmek zor değil.
Belli ki kitapta eylem adamı diye tanımladığı Erzurumlu emekli imam Abdülaziz Öncü (Aziz Hoca),
Topçu’nun hayatında önemli bir yeri olan Abdülaziz Bekkine’yi anıyor. Aynı şekilde yer yer kendini
gösteren isyan, hareket, ahlak, hareket adamı, Munzur Çayı temaları, yayınevi kurma ve dergi çıkarma
çabaları, kapitalizm ve tüketim karşıtlığı, Yahya Kemal’in Mehlika Sultan şiirinden ilhamla yarattığı
Batı’ya aşık aktris karakteri Mehlika Deniz İnci’nin kendi halkını tanıma çabası (“Asım! Ben ne ülkemi ne
insanımızı tanıyorum. Bundan utanıyorum.” S.171), onun “hasta mıyım?” sorusuna yazarın “hepimiz
hastayız” cevabı, ona Anadolu’yu uzaktan duyarak dinleyerek değil ancak gidip bizatihi o yaşamı, oradaki
insanların arasına katılarak, samimiyetle içine girerek tanıyabileceği düşüncesi gibi pek çok unsurun Topçu
etkisiyle olduğu çok açık. Bunun yanı sıra yer yer görülen, “taşkala”, “yumulmak”, “ezim ezim ezilmek”,
“gek gek gülmek”, “boşa kürek çekmek”, “şeytanın yattığı yeri bilmek”, “kerata”, “allem edip kallem etmek”
gibi kelimeler tam da Anadolu’nun cami bahçelerinde ezanı beklerken kullanılan söyleyiş biçimleri olduğu
için bir tür İstanbul dışına çıkma biletleridir. Bu bunaltıcı yerden çıkmak her zaman ona iyi gelmektedir.

Ezanı Beklerken’de Topçu’nun hikâyelerinden oluşan Taşralı kitabından da çok şey var. Büyük şehre gelen
küçük kasabalı saf köylülerin acımasız, şımarık, maskeli, kurnazlıklar ve tuzaklarla dolu dünya karşısındaki
tutunma çabaları, toprağına ve kendi ruhuna uzak yaşamaktan kaynaklanan boşa geçirilmiş bir ömür
duygusunun yarattığı pişmanlıklar, ya da yitip gidenin ne olduğunu bir türlü bulamayan insanların
çıkmazları gibi meseleler ortak konulardır. Fakat Topçu’da farklı olarak henüz her şeyi geri çevirebilecek
bir güç ve irade hissediliyor, tam da bu nedenle hikâye yazmak Topçu açısından belki de bir gerileme.
Taşralı onun tek hikâye kitabı ve en karamsar olanıdır. Oysa, Kutlu’da mücadelenin kaybedildiği kabul
edilmiş gibidir. Artık........

© Serbestiyet