Asi ruhların isyanı: edebiyat
Edebiyatın bizdeki genel algısı, hayatın gerçek sorunlarının dışında kalan bir faaliyet alanı oluşla çok ilgilidir (“Geri kalmışlık” diye bir şeyden söz edilecekse, en iyi gösterge bu gibi gelmiştir bana hep!) Edebiyat buralarda, ders kitapları dışına çıkmak ya da boş zamanlar için bekletilen kitaplar satın almak anlamına gelebilir. Getirisi meçhul bir zaman israfı da olabilir! Pek çok edebiyatçının bambaşka okullarda eğitim alırlarken edebiyata fazlaca düşkün oldukları için ayrılmak zorunda kalma hikayeleri de aslında, gerçeklikle yaşanan çatışmada edebiyatın “kaybederek” kendini geriye çekmesidir. Edebiyat bizde, hayat karşısında direnememekle bir tutulur. Oysa, insanı kendinden uzaklaştıran yabancılaştırıcı hayata karşı, bir tür isyan olarak geriye çekilme ne kadar da gerçek bir karşı koyuştur.
Yine de siniklikten yakasını kurtarması zordur. Baskı, adaletsizlik ve zorba güçler karşısında edebiyat ne yapabilir ki? Dünyanın en iyi romanı ya da şiiri bile olsa, okunduğu esnada verdiği anlık zevkten ve hüzünden ibarettir, ancak. Edebiyat bu haliyle eylemsizlik ya da eyleme dönüşemeyen düşünce ve sözler demektir! Ya da bir tür, eğlencelik! Zihnimizin oyunları…Karın doyurmayacağı belli, ne kadar erken dönülürse o kadar iyi bir yoldan çıkma hali. Kimsenin asıl işi olmayan ve dolayısıyla kimsenin üzerine vazife de olmayan bir gönüllülük çabası.
Peki ama, edebiyat, bütün bunlara rağmen neden ve nasıl bu denli vazgeçilmezdir? O büyülü kitapları, okumasak da alıp görünür bir yerde bekletmek zorunda hissetmemiz nedendir? En güzel uykulara dalmamıza neden olan etkisi, nereden gelmektedir?
Cevap çok basittir aslında: Edebiyat, uyanmak istenmeyen rüyalar gibi, yaşanan katı gerçekliği zihinsel bir esneklikle tersyüz ettiği için her türlü perdeyi ve maskeyi kaldırarak sahtelikleri ve yalanları ustalıkla ifşa eder. Bütün yetersizliklerin sahte birer alışkanlıktan ibaret olduğunu gözler önüne serer. Tamamlanmış hissederiz. Bütün gerçek duygularımızla yaptığımız kurmaca bir egzersizle gerçek hayatın asla yapamayacağı bir biçimde kendimizi gerçekleştiririz. Sadece kral değil herkes ve her şey çıplaktır burada. Sabit ve katı haliyle kalma diye bir şey yoktur. Değişmezlik yoktur. Baskı zulüm ya da adaletsizliklerle ona karşı koyanların imkân ve silahları tam bir teraziyle eşitlenmiştir. Herkes asıl yüzüyle kendini göstermiştir.
İnsan, edebiyat sayesinde hiç olmadığı kadar özgürleşir, kılıcını istediği gibi çekebilir ve dahası, bunun anlamı gerçeklikten kopmak değil, daha çok sahte gerçekliğin gerçeklikle yeniden inşa edilerek hakikiliğine kavuşması demek........
© Serbestiyet
