Sebze ve meyveler besleyici özelliklerini kayıp mı ediyor?
Dünya genelinde kapitalist sistem ve uzantısı küreselleşme ile giderek tekleşen ya da standartlaşan ürünlerle, sebze ve meyvelerle karşılaşıyoruz[1] ve bu ürünler ucuz emek ve ucuz hammadde ile üretilip dünyanın dört bir yanına dağıtılıyor. Yeme içme kültürü de bu tekleşen sebze ve meyvelerden etkileniyor. Kötü beslenme, şişmanlık, açlık, beslenme kepazelikleri ortaya çıktığı gibi tatsız, tutsuz sebze ve meyvelerde pazarlarda satılır.
Sömürgeci dönemde kapitalist ekonomi egemenliği altına aldığı topraklarda mülkiyet yapısını değiştirirken tarımın yapısını da değiştirir ve çoğu ülkeler geçim tarımını terk ederek ihracatın öne çıktığı tek ürün tarımına yönelirler. Kahve, kakao, şeker pancarı, pamuk, kauçuk gibi. Bugün de palm yağı elde etmek için ormanlar katledilmekte ve hayvan yemi yetiştirmek için kolza, soya, mısır ekilmekte. Besleyici özelliği olan, yerel iklim ve toprağa uyum sağlayan ve insanların hem karnını ve hem de cebini doyuran yerel ürünler kaybolmaya yüz tutar.
Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) ve tohumlara el koyma ise sebze ve meyvelerin besleyici özelliklerini kaybetmesinin bir başka nedenidir. Çevre ve insan sağlığına zarar verip vermediği, diğer doğal ürünleri, bitkileri ve canlıları nasıl etkilediği bir yana GDO’lar da tat, tuz bulamazsınız. Besleyici özellikleri fazla tartışılmaz. Söz konusu olan verimliliktir. Bu konuda bir örnek verelim. Tarım ilacı, GDO, dioksin üreticisi plan çokuluslu şirket Monsanto genetiği değiştirilmiş bir patlıcan ile ilgili bröve alır. Oysa bu patlıcan yüzyıllardır Hindistan’da üretilen altı tür patlıcanın genlerinden yararlanılarak üretilmiştir ve Hindistan biyoçeşitlilik kurumu bu konuda dava açar ama sonra dava terk edilir. İnsanlar yerel patlıcanları kaybettiği gibi bu sebzenin vereceği besleyici özellikleri, vitaminleri de dolaylı olarak kaybederler.
Aynı olayı biyoyakıtlar için söyleyebiliriz. Çokuluslu şirketler ve devletin etkisiyle yerel tarım terk edilip........
© sendika.org
