menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Doğa ve biyoçeşitliliğin korunmasında kimi önlemler

6 0
13.03.2025

Her geçen gün yeni bir doğa katliamı dünyanın değişik yörelerinde gerçekleşiyor. Ağaçlardan hayvanlara, topraktan akarsulara kadar her yaşam alanı tahrip ediliyor. Doğa can çekişiyor ama kimin umurunda. Önemli olan kısa vadede getireceği kazanç. Ama kazanan doğa olacak.

Kapitalist sistemin doğayı, toprağı, akarsuları, ormanları, okyanusları tükettiğini, atmosferi nefes alamaz hale getirdiğini, bitki ve diğer canlıları yok ettiğini biliyoruz. Bunalımı aşmak için de farklı yollara başvurduğunu da biliyoruz. Bunalımını saklamak, örtmek ve de sömürüsünü devam ettirmek için kimi kaçamak ya da kurnazlıklara başvurduğunu da biliyoruz. İşte tutkulu yollarından biri de yeşil kapitalizm kavramı olup sistemi üç farklı yola götürmekte: Yenilenebilir enerjilere ve altyapılarına yatırım yaparak sermaye birikimini devam ettirmek, bu sözde büyümenin yanında tutukluk yapan zenginliğin dağıtım düzeneğini yeniden yola koymak ve bunları yaparken de dünyada yaşayabilme koşullarını korumaya çalışmak -yani doğa ve biyoçeşitliliği koruduğunu göstermek-. Bunalım sürdükçe de kimi ülkelerde neofaşist otoriter sapmalara tanık oluyoruz ve ekofaşist eğilimler ortaya çıkıyor. ABD’de Yellowstone ya da Yasemite gibi yaratılan kimi ulusal parklarda yaşayan yerli halk buralardan güzelliği bozuyor, çevrenin parlaklığını zedeliyorlar diye uzaklaştırılmışlardır. Sömürge insanları çevrelerini bozar ve Avrupalı gelir korur ve restore eder de ekofaşizm düşüncesidir.

BÇ’i koruma konusunda kimi önlemler ya da politikalar farklı ülkelerde uygulamaya koyulmakta ve sistem kendini “doğanın koruyucusu” olarak ilan etmekte.

Önce Millennium Ecosystem Assessement’dan (MEA) kısaca söz edelim. Bu rapor; bin yıl için ekosistemlerin değerlendirilmesine dair olup BM tarafından 2005 yılında oluşturulan bir rapordur. Ekosistemlerin sağladığı hizmetler ile insanlığın verdiği çevresel hizmetlerden söz edilir. Ekosistemler bize 4 önemli hizmet sağlar:

İnsanlarda kimi çevre hizmetleriyle ekosistemleri ayakta tutmaya çalışır: Organik tarım, kaynak koruma, kirliliği önleme gibi.

Aşağıda söz edeceğimiz kimi uygulamalar her iki durum için geçerlidir.

Kirlettiği doğa ve havayı temizlemek için nasıl ki “kirleten öder” ya da “karbon piyasasını” uygulamaları devreye sokulduysa doğa koruma için de “dostlar alışverişte görsün” hesabı kimi uygulamalar devreye girmekte.

Devlet bir yıl içinde en çok salınan kirleticileri saptar ve kirletme hakkını satar. En çok kirleten en çok öder. Fazla ödememek için kirliliği azaltmak zorunda kalırsın, azalttığın ölçüde kotanın geri kalan kısmını da satabilirsin ya da ödememek için ülkeyi terk eder, başka bir ülkede kirliliğe devam edersin. Piyasada kirleten çok oyuncu varsa sistem ağırlaşır, hesap zor hale gelebilir.

Karbon piyasasında ise salım kotaları saptanır. Sektörlere göre salımlar belirlenir ve bir fiyat verilir. Her ülke üreteceği karbonu hesaplar. Sonra ton başına salım izni hesaplanır. Fazla ya da eksik salım durumuna göre karbon satın alınır ya da satılır. Karbon finansal ürün olur, borsa, bankalar devreye girerek piyasası oluşturulur. Salımı azaltmak için yatırım yaparsın ve kirletme hakkı kazanıp başkasına satabilirsin. Ama fazla kota verilince ve işler borsaya düşünce fiyat da önemli ölçüde düşer ve piyasa bu........

© sendika.org