Kapitalizmin afetler serisi: Türkiye
6 Şubat 2023’te saat 04.17 ve 13.24 depremlerinde kapitalizmin kâr hırsından dolayı hayatları çalınanların anısına saygıyla…
“Kendi halinde akıp giden” kentlerin bir gecede yok oluşunu dogmatik nedenlerle açıklayamayacağımız gibi insanlar ve hayvanlar üzerinde sıradan bir duygu ve düşünce biçimini bıraktığını da ifade edemeyiz. Afetler yıkımların yanı sıra sınıf karşıtlıklarının yoksul kesimlerin bilincini en üst seviyeye çıktığı koşulları da yaratır. Kapitalist toplumda afetlerin oluşum biçimini anlamamız için her konuda olduğu gibi kapitalist olguların derinliklerine daldığımız müddetçe afetlerin oluş ve yaşanış biçimini anlamlandırabiliriz. Günlük yaşamda, küçük burjuva alışkanlıklarının ve onun dar siyasi sınırlarına hapsedilmiş düşünce ve üretim ağı (sömürü) biçimiyle, doğayla barışık yaşamak mümkün değildir. Kâr hırsının yükselttiği binalar çok katlı tabutluklar olarak insanlara değerinin çok çok üzerinde satıldığı/kiralandığı ve yaşam alanlarının “sözde imarla” birilerince pay edildiği-yağmalandığı sistemde afetler sınıfsal bir meseledir. Kapitalist sistemin her şeyi metalaştırıp sermayeye çevirdiği, hatta insanın ve hayvanın bizzat metalaştığı zamanlardan geçiyoruz. Ölümlerin istatikselleştirilerek kâr ve zarar hesabının yapıldığı böylesi zamanlarda gerçek us ve adalet temin edilmemişse henüz onların büyük insan kitleleri tarafından tastamam bilinmemiş olmasından kaynaklıdır. Anlatımız vasatın altındaki insan tipolojisine anlatır gibi olmayacak. Anlatımımız da insan bilincini ilerletecek bir anlatımı seçeceğiz. Meseleye bakış açımıza küçük bir katkı olması bakımından “ya hepimiz ya da hiçbirimizin kurtuluşu”, parlamenter muhalefetin anlatımı biçimiyle değil, bizim sınıfsal anlatımız biçimiyle değerlidir. Gerçek kurtuluş sınıf ayrıcalıklarının (kaldı ki parlamenter muhalefetin sınıfsal ayrıcalıkları ortadan kaldırma gibi bir derdi yok) değil, sınıf ayrılıklarının da ortadan kaldırılmasıyla mümkündür! Parlamenter muhalefetin kurtuluş anlatımı sandık indirgemeciliği iken bizim kurtuluş anlatımız olan sınıfsal çelişkiler arasında dipsiz bir uçurumun olması olağandır. Yazının konusu olmadığı için şimdilik bu alana daha fazla girmeyeceğim.
Tarihsel süzgeçten geçip günümüze ulaşan aydınlanma mücadelesinde kafaları aydınlatan büyük insanlar neticede büyük devrimcilerdi. Bilinçlerine sızmış hiçbir dış yetkiyi tanımıyorlardı. Din, doğa anlayışı, toplum, devlet örgütü, her şey amansız bir eleştiriden geçirildi. Devrimci zihinler tarafından her........
© sendika.org
![](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/go.png)