Rojava yeni eşikte: Kapının ardında federasyon mu var?
Kürtler açısından Rojava’da tarihsel nitelikte gelişmeler yaşanıyor. Yüzyılı aşkın bir süredir tarihsel parçalanmışlıklarını aşmayı hedefleyen Kürt siyasi hareketi, ulusal hakların kazanımı ve ittifak politikalarında önemli adımlar atıyor. Bu çabanın bir yansıması olarak Rojava’da bir Kürt Ulusal Konferansı düzenlendi. Rojava Özerk Yönetimi’nin kurucu çizgisi ile Barzani çizgisi arasındaki siyasi ayrılıklar nedeniyle birkaç kez ertelenen bu konferans, nihayetinde ABD, Avrupa ve Arap devletlerinden bazı garantörlerin de hazır bulunduğu bir ortamda 26 Nisan’da Qamışlo’da gerçekleştirildi.
Konferans tarihsel olduğu kadar, -hatta belki de daha fazla- güncel ve siyasi bir önem taşımakta. Rojava’nın kurucu iradesi, diğer Kürt siyasi yapılarıyla ortaklaşarak ilk kez resmi düzeyde federal bir Suriye ve Rojava için federasyon talebini dile getirmiş bulunuyor. Şimdiye kadar bu kavramı açıkça telaffuz etmekten kaçınan, hatta zaman zaman federatif bir çözüm istemediklerini belirten Özerk Yönetim ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komutanlığı, bu söylemlerini geride bırakarak yeni bir eşiğe geçmiş durumda. PYD Dış İlişkiler Sözcüsü Salih Müslim’in, Barzani çizgisindeki muhataplarına atıfla söylediği “Süreci buraya kadar getirdik, bundan sonra vazgeçen namerttir” sözü bu kararlılığı net biçimde ortaya koymaktadır.
Konferansa yönelik beklenen tepkiler ise gecikmeden arz-ı endam eyledi. Öncelikle Suriye Cumhurbaşkanlığı adına yapılan açıklamada, konferans hedef alınarak, kararların 10 Mart tarihli SDG-HTŞ anlaşmasının ruhuna aykırı olduğu ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün “kırmızı çizgi” olduğu vurgulandı. Ardından Türkiye’de Cumhur İttifakı bileşenlerinden Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamaları geldi. Her iki açıklamada da konferans bir “terör girişimi” olarak nitelendirildi ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit ettiği ileri sürüldü.
Konferansın yankıları sürerken, Suriye’de dikkat çekici başka bir gelişme daha yaşandı. HTŞ’nin cihatçı-selefi ideolojisi ve merkezi “Suriye” dayatması, Dürzilere yönelik yeni bir katliam girişimini beraberinde getirdi. İsrail ise Dürzileri koruduğunu öne sürerek, Colani’nin sarayı da dâhil olmak üzere birçok noktayı hedef alan geniş kapsamlı hava saldırıları düzenledi. Bu gelişmeler, Suriye’nin geleceğinde önemli bir kırılma anına işaret ediyor.
HTŞ grupları, İslam peygamberine hakaret edildiği iddiasıyla 28 Nisan gecesinden itibaren Dürzilere yönelik kapsamlı bir katliam saldırısına girişti. Başta Türkmen gruplar olmak üzere Suriyeli olmayan cihatçıların ve Türkiye komutasındaki SMO gruplarının (Sultan Murat Tugayı da dâhil) içerisinde aktif olarak yer aldığı askeri birlikler önce Şam’ın Dürzi mahalleleri olan Sahnaya ve Thalaa bölgelerine yöneldiler. Ardından ise daha büyük bir güçle Dürzilerin ağırlıklı olarak yaşadığı bölge olan Süveyda-Ceremana sınırına askeri sevkiyat........
© sendika.org
