Otizmler ve gençlik
Gençlikte otizm nedir? Kaç yaş aralığından bahsediyorsunuz?
Gençlikte otizm ile ‘Otizm Spektrum Bozukluğu’nun (OSB) ergenlik ve genç yetişkinlik döneminde daha belirgin hale geldiği, daha önce tanılandıysa yaşam üzerindeki etkilerinin çeşitlendiği ya da daha önce hiç dikkat çekmedi ya da akla gelmediyse, tanılanabilir hale geldiği bir süreci ifade etmek istedim. Gençlik bir yaş dönemi olarak, genellikle 14 yaştan 20’li yaşların sonuna giden yaş aralığını kapsar. Gençlik ile örtüşen ergenlik 10-19 yaş arasında yer alır ve bu süreç erken, orta ve geç ergenlik olarak üçe ayrılabilir. Üniversite yılları ise genç yetişkinliğin içine girer ve bireyin sosyal dünyayla daha yoğun temas kurmaya başladığı bir geçiş sürecidir.
Otizm, etkileri yaşam boyu devam eden nörogelişimsel bir farklılaşmaya ve bazı davranış ve düşünüş özelliklerinde aşırılaşmaya bağlı olarak özellikle sosyal yaşamda yer almayı etkileyen bir durumdur. Ancak bu farklılaşmanın niteliği ve boyutu yaşla birlikte değişkenlik gösterebilir. Gençlik döneminde bireyin karşılaştığı sosyal beklentiler arttıkça, daha önce fark edilmeyen bazı güçlükler su yüzüne çıkabilir. Bu dönemde otizm tanılı birey, ya da tanılanmamış (ama bu nörogelişimsel durumu bulunan) sosyal iletişimde zorlanabilir, arkadaşlık kurmakta güçlük yaşayabilir ya da grup içinde kendini ifade etmekte zorlanabilir. Özellikle yüksek işlevli otistik bireyler – yani bilişsel becerileri güçlü ama sosyal iletişim alanında desteğe ihtiyaç duyan kişiler – bu dönemde daha fazla zorlanır. Bu zorluklar bazen ders başarısında düşüş, akademik motivasyon eksikliği ya da kampüs yaşamına adapte olamama şeklinde ortaya çıkar.
Gördüğüm gençlerden biri, üniversiteye yerleşmiş ama aslında hiç gitmemişti, lisenin yapılandırılmış ortamı içinde belli olmayan toplumsal uyum zorluğu üniversitedeki hayata katılımını imkânsızlaştırdı. Ailesi ve çevresi onun anlattıklarından okula devam ettiğini sanıyordu. Bu gibi örnekler, gençlikte otizmin nasıl daha görünür hale geldiğini ve bireyin sosyal dünyayla başa çıkmak için ne kadar ve bazen sonuç vermeyerek duygudurumunu bozabilen çaba harcadığını gösteren çarpıcı durumlara örnek olabilir.
Yapılan araştırmalar, özellikle IQ’su ortalamanın üzerinde olan bireylerde tanının geç konduğunu gösteriyor (örneğin, Lai & Baron-Cohen, 2015). Çocuklukta gözden kaçan bazı belirtiler, gelişim alanlarındaki atipiklikler gençlikte sosyal baskıların ya da beklentilerin artmasıyla daha belirgin hale gelerek gencin yaşamda yer almasını engelleyebilir, ciddi duygusal zorlanmalar yaratabilir. Bu yüzden psikiyatrın görevi sadece tanı koymak ya da hayatı aksatan semptomları gidermek değil, bireyin bu dönemdeki kimlik arayışına ve ailenin destek olma çabasına danışmanlık sunmaktır.
Ne gibi durumlarla karşılaştıklarında sizlere başvuruyorlar veya başvurmalılar?
Otizm tanısı alacak özellikteki ya da bir dönemde almış gençler genellikle sosyal becerilerdeki eksiklikler nedeniyle yalnızlık ve dışlanmışlık hissi yaşayabiliyor. Akran ilişkilerinde kurulan bağlar onlar için karmaşık ve yorucu olabiliyor. Bu yalnızlık hali zamanla kaygı, depresyon, özgüven düşüklüğü gibi ikincil psikolojik sorunlara dönüşebiliyor. Özellikle üniversiteye geçişle birlikte karşılaşılan yeni sosyal ve akademik beklentiler, bu zorlukları daha da görünür hale getirebiliyor. Zaman yönetimi, görev planlama ve sosyal etkileşim gibi alanlarda desteğe ihtiyaç duyulabiliyor; bu gibi sorunların otizm dışında dikkat ve odaklanma sorunları ile de ilişkisini hatırlatayım. Eğer genç kişi, yaşadığı bu zorlukların farkına varıyor ve yaşam kalitesinde bir düşüş hissediyorsa, profesyonel destek almak iyi bir adım olabilir.
Zihinsel olarak yetersizlikleri olan ve işlevlerini sürdürmek için destek ihtiyacı yüksek olan otizmli gençlerin durumunda farklı ihtiyaçlar doğurabilir. Öğrenme sorunları, sosyal beceri eksikleri ve kalıpçılık/takıntılı davranışlar bu gelişim döneminde belirginleşir. Dil ve sosyal iletişim becerilerindeki eksikler dış dünya ile ilişkiyi, bazen basit ihtiyaçların ifadesi düzeyinde bile, etkilediğinden davranış zorluklarına sıkça rastlanabilir. Eşlik eden başka sorunlar, nörolojik, medikal, daha sık rastlanabilir. Anne-baba ve kardeşlerin psikolojik olarak desteklenmesi, yüklerinin taşınmasında yardımcı olunması gerekir. Otizmin sadece bireyin değil yakınlarının hayatında yarattığı zorlanma alanlarına dönük destekleyici düzenlemeler kamunun sorumluluğundadır, yeterli desteğin sağlanması için mücadele önemlidir.
Otizm tedavisi bu bireyler için ne gibi önem taşıyor?
Otizm için sağlanacak her türlü destek bireyin potansiyelini ortaya koyabilmesi, yaşam kalitesinin yükselmesi ve toplumsal yaşama katılımının kolaylaşması açısından........
© Şalom
