Anayasa
Dünyada ve ülkemizde konu başlıkları hep aynı…
Yeni bir dünya düzeni kuruluyor ama belirsizliğin içerisinde geçmiş bize yol da gösteriyor… Geriye dönüp bakmak kâfi olacaktır demiyorum elbet ama konuların hep aynı veya benzer eksende döndüğünü hatırlamak elzemdir.
Bu hafta 73 yıl geriye gidiyoruz.
Modern Türk edebiyatının önemli isimlerinden ve rahmetli dedemin yakın dostu şair, yazar, eleştirmen, denemeci, çevirmen ama hepsinden önemlisi bir Cumhuriyet aydını Nurullah Ataç’ın (dedem Cemil Sait Barlas’ın Pazar Postası isimli gazetesindeki) Anayasa tartışmaları üzerine yazısı bize hep aynı mevzuların etrafında dönmekten başka bir şey yapmadığımıza dair ışık tutacaktır…
***
Nurullah Ataç
16 Mart 1952
Ankara
Pazar Postası
Kanun-i Esasi
Milletvekillerimiz, dinlenmelerini bitirip döndükten sonra ne yapacaklar acaba? Sorulur mu? Yine meclise dönecekler, 14 Mayıs inkılabının ışığı altında, Cumhuriyet Halk Partisinin 27 yıldır ettiği kötülükleri düzeltmeye çalışacaklar.
O kötülüklerden biri de bilirsiniz, Anayasanın dilidir.
Teşkilat-ı Esasiye Kanunun bu memlekette anlamayan yoktu, bütün aydınlarımız okur yazarlarımız Arapçanın, Farsçanın kurallarına göre yapılmış terkiplerden hoşlanıyorlar, onların her yere konulmasını istiyorlardı. Cumhuriyet Halk Partisi buna razı olur mu?
Millete inat, okur yazarlara inat bir dil uydurdu, kimse anlamasın diye Teşkilat-ı Esasiye Kanununu o dile çevirtti. Milletvekillerimizin bundan sonra ilk işlerinden biri o kanunu eski diline kavuşturmak olacakmış. Üzülmeyin, yakındır, “yargıç” kalkacak, “kovuşturma” kalkacak, o yabanî kelimelerin yerine eski “hâkim ta’kib, ehl-i vukuf, celse” kelimeleri gelecek. Kim bilir? Milletvekillerimiz belki daha ileri gider bize celse sözünü doğru okutturup celese dedirtir, bu hızla ayınları çatlatmayı dahi öğretiverirler.
Şakayı bırakalım, değiştirecekler........
© Şalom
