Yoksa Mücahit Birinci Bey'in seçim bölgesi Serengeti yaylaları mı?
AK Partili siyasetçilerden Mücahit Birinci Bey geçtiğimiz gün bir tirip attı. Estağfirullah. Bir tivit attı. Metin şöyle: "Sözgelimi, Anadolu'da aslanlar yaşasa, aslanlar her yıl 40 insan öldürse, Anadolu'daki bütün aslanları katletmek insani midir, caiz midir? Ama çözüm şu: Aslan ile insan karşılaşmasını minimize etmek. Bu vahşi köpekler için de aynı. Karşılaşmaları minimize etmeliyiz. Katletmek çözüm değil." Tabii ben şimdiye kadar sokakta hiç aslanla karşılaşmadığım için durumu biraz yadırgadım. Serengeti yaylalarında değiliz nihayetinde. Kütük Sivas.
Burası da İstanbul. İstanbul'da pek aslan yok. O yüzden Mücahit Bey'in düşünce dünyasıyla yeterli empati kuramadım. Muhtemelen bu da benim hatamdır. Aslanla karşılaşmamış olmam Mücahit Bey'i elbette bağlamaz.
Zaten bizim halk olarak çok hatalarımız var. Hangi birisini yazayım? Mesela: Mücahit Bey kadar tuzukuru olmamak da en büyük hatalarımızdan birisi. Biz sokakları hâlâ yürüyerek aşan insanlarız. Gözümüz kesmezse belediyenin ulaşım imkânlarına başvuruyoruz. Hoş, son zamlardan sonra onu da pek gözümüz kesmiyor ya, neyse. Lakin, Mücahit Bey, bizim gibi hatalı davranışlar içinde olmak zorunda değil. Yaaa... Lüks olduğunu tahmin ettiğim dairesinden hemen aracına iniyor. Belki o daire de zaten korunaklı bir site içinde. 'Daire' dedim. Belki orada da hata ettim. Mücahit Bey'in evi hiç bizimkiler gibi 2 1 'apartman mağarası' olmak zorunda mı? Belki de anlı-şanlı, bahçeli-şadırvanlı, müstakil bir yapıda ikamet ediyor. Günahını almayayım. Şimdilerde nerede yaşar bilmiyorum.
Kendisiyle eskiden bir vesileyle teşrik-i mesai etmek nasip olmuştu. O zamanlar da ben işe yürüyerek giderdim. Yolda köpek saldırısına uğradığım olmuştur. Demek ki biz hep böyleyiz. Kendisinin hangi model arabayla geldiğini hatırlamıyorum. Babası merhum Yavuz Bahadıroğlu Hoca'nın jipini hatırlıyorum. Sonra bir de mercedes vardı. Aman, kimsenin malında gözümüz yok, helali hoş olsun. Adam kazanmış da biniyor. Belki şoförü de vardır.
Lakin, ama, fakat, işte... Böyle böyle paralel evrenler ortaya çıkıyor. Aynı İstanbul'da yaşanılıyor ama aynı İstanbul'da yaşanılmıyor. Yahut aynı Türkiye'de yaşanıyor da aynı Türkiye'de vakit geçirilmiyor. Hakikaten birbirimizi anlayamıyoruz artık. Mesela: Ben de Mücahit Bey'in aslanlarla karşılaşma ihtimali üzerine........
© Risale Haber
visit website