menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Atatürk'ün en çok kafasını kurcalayan soru neydi?

10 2
03.10.2024

Türkiye'de solcu olmak zordur. Çünkü, öldüğünüzde 'ışıklar içinde' uyumanız gerekir ki, ışıklar içinde uyumak başlıbaşına bir zorluktur. Şahsen ben ışıklar içinde uyuyamam. Hatta nokta kadar ışık gözümün içine baksın uyuyamam. Fakat onlar uyuyabiliyor. Takdir etmek lazım tabii. Ettik. Tamam. İşte bu uyuyanlardan birisi de, muhterem kârilerim, Mustafa Kemal'dir. Ah, ah. Gitmek nasip olmadı. Ama duyduğuma göre Anıtkabir'in de ışıkları hiç kapatılmıyormuş. Öyleyse pekâlâ Mustafa Kemal'in de 'ışıklar içinde uyuduğunu' söyleyebiliriz. Niye uyumasın ki canım? Nihayetinde faturalar ona ulaşmıyor. Kaç lamba yakarlarsa yaksınlar. Dert mi yani? İyi ki de ulaşamıyor hem. Niye böyle söyledim? Zira böyle bir harcamaya sıcak bakmayacaktı belki. Zaten lider gibi lider olan hiçbir lider düz israfa sıcak bakmaz.

Bense Mustafa Kemal'in uykularından çok uyanıklığıyla ilgileniyorum. Evet. İlgileniyorum. "Acaba zaman zaman uyanıp şöyle soruyor mudur kendine..." diye düşünüyorum bazı zamanlar: "Alevilerin beni sevmemesi için daha ne yapmam lazım?" Sahi. Böyle birşeyi kendine soruyor mudur diye merak ediyorum. Öyle ya. Tasavvur ediniz lütfen: Tekke ve zaviyeleri kapatırken onların da Alevi-Bektaşi dergâhlarına kilit vurmuşsunuz. Al sana. Varan 1. Sonra bir de Anadolu'daki merkezleri sayılabilecek Dersim'e harekât düzenlemişsiniz. (Epey bir ölüm olduğu; hatta bu ölümlerde kadın, çocuk, sivil ayrımı yapılmadığı; çeşitli kaynaklara göre âdiyattan bir malumat.) Al sana. Varan 2. Yetmemiş, evlatlığınızı dahi bir uçağa bindirip, bombalasın diye oralara göndermişsiniz. Al sana. Varan 3. Bir de Seyyit Rıza gibi bir liderlerini asmışsınız. Al sana. Varan 4. İşte bunların hepsi emektir kârilerim. Bunların hepsi özveri. İnsan yaptıklarıyla hep bir mesaj vermeye çalışır çevresine. Öyle değil mi? Bu çabaların da mesajı belli.

Fakat, heyhat, yine de aleviler size bayılıyorlar. Nefreti bırakınız aşklarını haykırıyorlar. Evlerine, cemevlerine vs. boy boy resimlerinizi asıyorlar. Çocuklarına posterlerinizi sallatıyorlar. Kollarına, bacaklarına, gövdelerine, hatta arabalarının üzerlerine dahi imzanızı dövme yaptırıyorlar. Ne kadar enteresan bir hikâye değil mi? Böyle bir enteresanlık, öyle yüksek bir dimağı, mezarında dahi meşgul etmiştir zannederim. Cevabını bulamadan öldüyse tabii... Zira Atatürk, her ilme meraklı olduğu gibi, sosyo-psikolojiye de meraklıdır. "Hayatta en hakiki mürşid ilimdir!" diyen insandan bekleriz bu merakı.

Ama, şimdi düşünüyorum, belki de hata yapıyorum. Çünkü, benim bu söylediklerim, Atatürk'ün 'birşeyleri bilemeyeceğini' imâ ediyor. Hiç mümkün olabilir mi? Cık, cık, cık. Doğrusu tereddüt etmem gerekirdi. Öyle bir öndere böyle bir kusur yakışmaz. Elbette o geçmiş-gelecek herşeye taalluku olan bir insandı. Hatta ortaokuldayken bir arkadaşım şöyle birşey de anlatmıştı: Mustafa Kemal birgün Urfa'da okulları dolaşırken bakışlarını hiç beğenmediği bir çocuğa rastlamış. Sonra yanındakilere dönüp "Bu çocuğa dikkat edin..." demiş, "Yakında memleketin başına bela........

© Risale Haber


Get it on Google Play