Hazret-i Bediüzzaman'dan Tezekkür ve Tefekkür Kesitleri
Bediüzzaman Hazretleri, geceleri, Kur'an-ı Kerîm'den vird edindiği sûreleri ve Resûl-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselamın münacat-ı meşhûresi olan “Cevşenü'l-Kebîr” namındaki münacatını ve Şah-ı Geylanî ve Şah-ı Nakşibend gibi eazım-ı evliyanın münacat ve hizblerini ve salâvat-ı Nuriyeleri ve bilhassa Risale-i Nur'un menbaı olan "Hizbü'n-Nuriye"yi ve ayat-ı Kur'aniyenin lemeatı olan ve bir silsile-i tefekkür bulunan ve Yirmi Dokuzuncu Lem'ada cem edilen hizb ve münacatları okur, bunları tamam edince de yine Risale-i Nur'la meşgul olurdu.” (1) Görüldüğü gibi, bilinen evrad ve zikirlerden başka Risale-i Nur’un esası ve kaynağı olan ayet ve kelimat-ı mübareke ile de ayrıca meşgul olurdu. Böylelikle Risale-i Nur, tasavvuftaki murakabe dairesini Kur'an-ı Kerîm yolu ile genişleterek, ona bir de tefekkür vazifesini en mühim bir vird olarak ilave etmiştir. (2) Bu noktayı biraz daha açacak olursak: Kalbi işletmek için lisanen yapılan zikr-i ilahi ile Bediüzzaman Hazretlerinin açtığı hakikat yolunun zikri arasındaki fark şudur: Zikrederken, hem kâinatın bir bütün olarak hem de onun bütün parçaları ve parçacıklarının Vücub ve Vücud-u İlahi ve Vahdaniyet-i İlahiye şahadet ettiği elli beş lisan ile Cenab-ı Hakk’ın esma ve sıfatlarını tefekkür ve tefeyyüz edebilmektir.(3) Bu yüksek hakikati yaşayan büyük zatların zikir derinliği Risale-i Nur’da şöyle anlatılır:
“Kur'ân, kendi şakirtlerinin ruhuna öyle bir inbisat ve ulviyet verir ki, doksan dokuz taneli tesbihe bedel, doksan dokuz esmâ-i İlâhiyenin cilvelerini gösteren doksan dokuz âlemlerin zerrâtını, birer tesbih taneleri olarak şakirtlerinin ellerine verir, "Evradlarınızı bununla okuyunuz" der. İşte, Kur'ân'ın tilmizlerinden Şah-ı Geylânî, Rufâî, Şâzelî (r.a.) gibi şakirtleri, virdlerini okudukları vakit dinle, bak! Ellerinde silsile-i zerrâtı, katarat adetlerini, mahlûkatın aded-i enfâsını tutmuşlar, onunla evradlarını okuyorlar, Cenâb-ı Hakkı zikir ve tesbih ediyorlar.” (4)
Aynen o büyük zatlar gibi hatta biraz daha farklı bir tarzda evrad ve zikir derinliğine sahip olan Bediüzzaman Hazretleri zikir anında akıl, kalp, ruh ve hayal dünyasındaki cereyan eden hadisat hakkında şunları söyler:
“Evet, ben, Hülasatü l-Hülasa’yı okuduğum zaman, koca kâinat, nazarımda bir halka-i zikir oluyor. Fakat her nevin lisanı çok geniş olmasından, fikir yoluyla sıfat ve esma-i İlahiyeyi ilmelyakin ile iz’an etmek için akıl çok çabalıyor, sonra tam görür. Hakikat-ı insaniyeye baktığı vakit, o cami mikyasta, o küçük haritacıkta, o........
© Risale Haber
visit website