menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hemşerim Sırrı’nın Sırrı

18 0
06.05.2025

Sırrı Süreyya Önder kalp krizi geçirip da hastaneye yatırıldığında Muhsin Kızılkaya “Etme Sırrı!” demişti yürek yakan yazısında. Bu zamansız ve amansız bir gelişmeydi ve Muhsin bey kadar üzülmüştüm. Zira hemşerim Sırrı, son zamanlarda yapıcı, müsbet davranışlarla herkesin takdirini kazanacak bir misyon yüklenmişti. Türk-Kürt kardeş kavgasının bitirilmesi için elini taşın altına koymuştu. Her iki cenahın da güvendiği kişiliğiyle itimat telkin ediyordu ve Sırrı eski Sırrı değildi.

Daha 8 yaşındayken babasız kalmıştı. Solcu bir babanın vefatından sonra solcu amcasının himayesinde büyümüştü. Kendi anlatımıyla dayısı da nurcuydu. Dayısı Abdulkadir Kayır Bediüzzaman Said Nursî’nin Adıyaman’daki ilk nur talebelerindendi. Küçüklüğünde dayısının içinde bulunduğu Risale derslerine katıldığını, Adıyaman nur cemaatini tanığını söyler. Dayısından kalan Risale-i Nur külliyatının kendisinde olduğunu ve kütüphanesinin baş köşesinde bulundurduğunu defalarca anlatmıştı.

Ben ortaokul çağında Risalelerle tanıştığımda merhum dayısıyla rahmetli olana kadar aynı sohbet ortamında bulunmuştum. Risale-i Nur talebesi olduğu için çektiği çileleri buraya yazmıyorum. Sırrı, “Babam hapisten çıkardı dayım girerdi. Dayım çıkardı babam girerdi. İkisini bir arada dışarda göremezdim” diyerek meseleyi zaten özetlemiş. O yıllarda Adıyaman’da “Gece yarısı dışarda yürüyen birini görürseniz ya Solcudur ya Nurcu!” söylentisi abartı değildi. Dava için gecesini gündüzüne katan insanların içinde büyümüştük o yıllarda. Esasen sağcısı, solcusu, milliyetçisi kim varsa hepsi de davasına samimî olarak çalışırdı. Hapse girmeyi de mezara girmeyi de göze alırdı. Marcus Aureilus’ın “Kişinin hayatı düşünün rengine boyanmıştır” sözündeki gibi, elbisesinden bıyık şekline, favorisinden parkasına kadar her dava mensubu kendisini idealindeki fikir yolunda eritmişti. Bir menfaat beklemeksizin, bir makam veya dünyalık hesabında olmaksızın samimî olarak davasına sarılırdı. Bu günkü kirli ticarete ve menfaate dönüşen siyaset, akılların ucundan bile geçmezdi. “Sıradan insanların hevesleri, büyük insanların ise idealleri vardır” tesbitini hep haklı bulurum. Sırrı, Adıyamanımızda tanıdığım bu tür samimî dava........

© Risale Haber